Susuyordu... Sadece susuyordu Anıl. Çok öfkeliydi, çok kırgındı, ama ne nefretini kusabiliyor, ne de biriyle konuşup içini dökebiliyordu.
Alya...
Çok sevmişti onu, ve sevdiği kadar sevildiğini sanmıştı. Ama o sadece bir korkaktı. Sevdiği adamı, ilk sınavda yarı yolda bırakan bir korkak...
En başından yalan söylemişti. Annesinin ikisine onay vereceğini ve içinin rahat etmesini söylemişti. Bu yüzdendi Ali abisi 'Kızı araştırayım' dediğinde gerek yok diyişi.
Bu yüzdendi annesi ağırdan al dediği halde, ona hergün aşkını haykırışı.Hayal kırıklığı ve kandırılmak, çok ağır duygulardı.
Hiç unutamıyordu, Neslihan'ın evine gittiği gün ona dair bi ipucu ararken, Alya'nın içerde oluşunu ve nasıl aptal yerine konduğunu.Günlerce bir telefon, bir mesaj beklemişti ama, sonucu koca bir boşluk olmuştu. Oğuz kabul etseydi şimdi evlenecekti onunla... Bu kadar basitti onun için aşk. Bu kadardı Anıl onun gözünde...
Ona heba ettiği aylarına acıdı genç adam. Onunla gelecek hayal ederek, uykuya daldığı gecelere üzüldü. Onun gözlerinde aşkı bulduğunu düşünüp, bir sözüyle ölüme gidecek kadar sevdiğine lanet etti.
Ofisin tüm şehri ayakları altına alan manzarasından bakarken, gözleri ayrıntıları görmüyordu. Düzdü bakışları. Boştu.
Saatin öğlen olduğunu fark etti ve biraz nefes almak için çıkmaya karar verdi.
Koridorda karşılaştığında, Aras Berk'e sadece başıyla selam verip asansöre bindi.
Farkında olmadan attığı adımların, kendini getirdiği yere baktı. Alya'nın çalıştığı okulun önündeydi.
Bir anda kapıda bir grup kızla beraber çıktığını görünce, ayakları adım atamadı.
Alya ile göz göze geldiğinde, genç kadın oracıkta kalmıştı. Yüzünde beliren acı gülümsemeyle, yoluna devam etmek istediyse de, arkasından seslenen Alya'nın komutuyla kaldı öylece.
Genç kadın Anıl'ı görür görmez peşinden geldi.
"Anıl... Biraz konuşalım mı?" dediğinde, Anıl sesini çıkarmadan başıyla onayladı.
Birlikte bir cafeye girip oturduklarında, ikisi de sus pus bakıyordu önüne.
"Ne konuşacaksın benimle?" diyerek sessizliği bozan Anıl oldu.
Alya'nın sıkıntılı bakışlarıyla ona bakmayı kesti. Artık hiçbirşey hissetmemeliydi. Onu yok saymalıydı.
"Anıl, ben özür dilerim. Bu kadar korkak davrandığım için-" derken Anıl mırıldanarak,
"Ha şunu bileydin" dedi. Omuzları çöken Alya, tekrar konuşmak için cesaretini toplamaya çalıştı.
"Herşey benim dışımda gelişti Anıl, engelleyemedim. Ama tek bildiğim bişey varsa, o da seni çok sevdiğim" derken Anıl hissiz bir kahkaha attı.
"Yapma Alya, artık yalan söylemek zorunda değilsin. Herşeyi biliyorum. Oğuz kabul etseydi onunla evlenecektin... Ya kapınıza geldiğim gün, evde olduğun halde yokmuş gibi davranmana ne demeli?
Resmen oynadın benimle. Aptal yerine koydun! Şimdi istediğin kadar karşımda kıvran, bitti artık. Seni istemiyorum." dediğinde, Alya'nın gözünden akan yaşlar, onun için hiçbirşey ifade etmiyordu.
"Anıl, ben hepsini Neslihan annenin ve Oğuz'un korkusundan yaptım, sana zarar verirler diye korktum. Nolur silip atma beni" diye yalvaran kıza, acımasız bir bakış atıp, ayağa kalktı genç adam,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ DOSTLUK
Novela JuvenilBirbirleriyle iç içe büyüyen, beş ailenin çocukları... Dostlukları bozulmasın diye, bir yemin atarsa ortaya, kim daha uzun süre sadık kalabilir ki bu yemine?... Gönlüne söz geçiremeyenler mesela... Ne kadar tutabilir içinde? Dostluğun, kardeşliğin...