10.0 [Final]

443 27 103
                                    

Bu bölüm tüm okuyuculara ihtaf edilmiştir...

-

Hayat, ne özel bir şey...
Bazılarına zindan, bazılarına masmavi gözyüzünde süzülen kuşlar kadar özgür...

Benim hayatım ise varla yok arasıydı. Aslında vardı, fakat hissedemiyordum. Bir hayatım olduğunu, o hayatımın da çok değerli olduğunu öğrenemeden geçirmiştim yıllarımı.

Yanımda bir tek annem vardı hep. Babam vefaat etmişti ben çok küçükken. Komşularımız bize hep acıyarak bakardı. Sadece sevap kazanmak adına bize yardım ederlerdi. Aslında onların umurlarında bile değildik, bunun farkındaydım.

Hep kendimi eğlenceli, deli dolu biri olarak tanıtmak istedim insanlara, öyle olmasam da.
Fakat ne deli dolu olabildim, ne de kendimi tanıtmak için insanlar bulabildim.
Herkes benden uzaktaydı, benimle konuşmuyor, sanki ben sokağa atılmış, yırtık pırtık biriymişim gibi davranıyorlardı. Beni kirli bir çöp torbası olarak görüyorlardı.

Ben hiç kendimi özel hissetmedim. Annem dışında kimse tarafından sevilmedim.

Egoist değilim, olmak da hiç istemem.
Belki bazıları beni, tüm ilgiyi ve sevgiyi üzerine almak isteyen biri olarak görüyordu. Fakat hepsi de seviliyordu ve sevilmemenin ne demek olduğunu bilmiyorlardı.

Hayatım her geçen gün daha da monotonlaşıp dramatikleşirken pat diye biri geldi hayatımın tam da merkezine.
Sanki, içinde milyonlarca güzel şey barındıran, aydınlığı saklayan bir bombaydı. Ve, sokak lambasız, kapkaranlık bir sokağı andıran hayatıma düştü.

O bomba patladı...

Her taraf aydınlandı...

O bomba ise, Dylan'dı...

Hayatımı değiştiren, hiç gülmeyen benim kahkahalarla gülmemi sağlayan kişiydi o.
Ona 'hırsız prens' dedim, çünkü ben anlamadan gün geçtiktçe hayatıma bir virüs gibi yayıldı, sonra da sol yanımda, durmaya yüz tutan kalbimi çaldı.

Virüs gibiydi, evet.
Evden çıkmamak, insanların acıyarak bakan gözlerine maruz kalmamak için elimden geleni yaparken, onun gelmesiyle artık her gün dışarıya çıkıp onu aramaya başlamıştım.

Onun bana attığı her mesajda kalbimin daha da hızlandığını fark etmiştim.

Onun ne kadar mükemmel biri olduğunu hissetmiştim...
Ona aşık olmuştum...

Insan, hiç görmediği birine de aşık olabiliyormuş, bana öğrettiği en önemli şeylerden biri de bu olmuştu...

Şimdi ise, attığım her adımda O'na biraz daha yaklaşıyordum...

Hemen hemen bir yıldır durmadan konuştuğum, durmadan aradığım, aşık olduğum adama yaklaşıyordum.

Yüzünü, gözlerini, saçlarını, gülüşünü delicesine merak ettiğim adamı görmeme ramak kalmıştı...

Bir adım attım, derin bir nefes aldım.

Bir adım daha attım, aldığım derin nefesi geri verdim.

Bir adım daha attım, tekrar nefes aldım.

Tekrar bir adım daha attım ve tekrar nefesimi geri verdim.

Bir adım daha atacakken beni O'na götüren arkadaşı beni durdurdu.
"Geldik."

Kalbim "Sen eve git ben seninle yer değiştiririm" dercesine hızla atıyordu. Sanki her an yerinden çıkıp Dylan'a koşacaktı!
Aslında ben de tam olarak öyle yapacaktım.
Öyle yapmayı planlıyordum en azından.

AloneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin