Bıkkınlıkla önümdeki not defterini karalarken bir yandan da elime yasladığım başımı mırıldandığım şarkının ritminde kıpırdatıyordum.
Dylan'ın odama kadar gelip benden defalarca özür dilemesi ve benim onu affetmemden bir hafta geçmişti.
Bu bir haftayı dolu dolu geçirmiştik onunla.
Ne mi yapmıştık?
Mesajlaşmıştık sadece.Haa, tabii arada arayıp sesini duyuyordum. Biraz havadan sudan konuşup utancımızdan sonlandırıyorduk aramaları.
Bu utanç aylarca mesajlaşmamızdan başka hiçbir iletişim kurmadıktan sonra telefonda konuşmaya başlamamızdandı.
Ikimiz de birbirimizi seviyoruk, en saf duygularımızla.Beni kendine nasıl âşık etmişti peki?
Hiçbir fikrim yok.Gün geçtikçe daha da bağlanmıştım ona. Durmadan ondan mesaj gelmesini bekliyordum. Gelmediğinde ise 'Ben mi yazsam acaba?' diye düşünüp mesajları yazıp yazıp siliyordum.
Eskiden hiçbir şeye fazla tepki vermeyen ben, şimdi Dylan beni aradığında veya mesaj attığında heyecan ve telaş harmanlanmamın içinde kaybolup gidiyordum sanki...
O beni değiştirmişti...
Beni daha iyi biri yapmıştı, kendisi gibi...Elimi kaldırıp ne çizdiğime baktığımda gülümsedim. Birbirine sıkıca kenetlenmiş iki el çizmiştim. Ve galiba bunlar ben ve Dylan'dık.
Yani düşündüğüme göre.O sırada yanıma benden bir alt sınıftan olduğunu tahmin ettiğim bir çocuk geldi. Yuvarlak gözlükleri ona ayrı bir hava katarken kızları kendine kolayca âşık edebilecek bir tipi olduğunu gördüm.
'Acaba Dylan'ın dış görünüşü nasıl? Dış görünüşü de kalbi kadar mükemmel mi?' diye düşünmedim değil.
"Selam yenge. Bu sanaymış." dedi elindeki minik paketi bana uzatırken.
Gülümsedim. Bu... Dylan'dandı!
"Bunu sana Dylan verdi değil mi?" dedim utangaç bir ses tınısıyla.
"Imm... Evet. Ama daha fazla bir şey söyleyemem. Yoksa beni çok fena pataklar!" deyip güldüğünde ciddi olmadığını anlamıştım.
"Son olarak, sana onun seni çok sevdiğini iletmemi istedi. Bir de erkeklerin çok olduğu bölgelerde gülümsememeni."
Bir şey dememe fırsat vermeden hızlı adımlarla sınıftan çıkınca uzun süre arkasından bakakaldım.
Sonra da hızla elimdeki minik paketi açtım. Içinde en sevdiğim çikolatadan 5 tane vardı!
Gözlerim mutlulukla açılırken sırıtmamı engelleyemeden çikolatalara yapıştırılmış uzun kâğıdı okumaya başladım.
"Yeni yöntemim sence de mükemmel değil mi, gamzelim? Artık her gün masanda benden bir adet not bulacaksın. Her hafta bir notta benim hakkımda bir ipucu vereceğim. Çünkü sence de artık gözgöze bakmamızın, sıkıca sarılmamızın zamanı geldi de geçmiyor mu? Neyse. Sana ilk ipucum: Seninle aynı yaştayım.
O çikolataların her birini bugün kendini kötü hissettiğinde yiyeceksin ve onları benim getirdiğimi hatırlayıp benim için gülümseyeceksin. Tabii, erkeklerin az olduğu bölgelerde.
Çok uzun oldu sanki. Neyse, seni çok ama çok seviyorum güzel gözlüm! Beni düşünmeye dalma, derslerde aktif olmaya çalış yoksa yanaklarını ısırırım."Hafif ve sessiz bir kahkaha attım.
Yanaklarımın ısırılmasından hep nefret etmişimdir ve şu an bunu kullanıyordu resmen!Ne yazmıştı orada?
Seninle aynı yaştayım...
Ilk ipucum yaşıt olmamızdı.
Hoca gelmeden hızla telefonumu çıkarıp Whatsapp'a girdim ve Dylan'la konuşmamıza tıkladım.Gönderen: Holland
Dedektifçilik oynamak istiyorsun demek. Tamam, varım o zaman!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alone
FanfictionGönderen: Bilinmeyen Kalbine açılan yaraları iyileştiremem belki, ama o yaraların tarif edilemez acısını beraber yaşamamızı sağlayabilirim. Yada yaralarını papatyalar ile donatabilirim; belki acısı az da olsa azalır diye...