"Sen... beni seviyor musun yani?""Seni sevmiyorum. Ben.Sana.Âşığım! Hem de deliler gibi!"
(Tamamen kafadan attım herhangi bir filmin konuşması değil)Sahnenin mükemmelliğine gülümserken yanımda hâlâ bir kıpırdama yoktu. Ölmüş müydü acaba?
Tövbe.
Çaktırmadan ona bakmaya çalıştığımda kıkırdadı.
Içimde garip bir his oluşurken tek bildiğim şey, acayip derecede yakalandığımdı!Ben ona bakmaya çalışırken o da bana bakıyormuş!
Şuralarda çukur falan var mı ya? Ben oraya gömeyim kendimi, o gittikten sonra çıkarım ben, olur mu?
Rezil olmuştum cidden!
"Neye gülüyorsun acaba?" diye fısıldadım ona dönerek.
Gülerek omuzlarını silkti.
"Bana çaktırmadan bakmak için şekilden şekile girmene gerek yok. Rahatça izleyebilirsin." diye fısıldadı kulağıma."Ne izleyeceğim seni be? Kendini bir şey sanma hemen!" Gülerek kaşlarını kaldırdı ve 'neden ben buna inanmadım?' bakışı attı. O bakış nasıl oluyorsa.
"Ben... ben sadece senin ölüp ölmediğine bakmak için şey etmiştim... yani."
"Hımm. Şey etmiştin yani?"
Başımı hızla olumlu anlamında salladığımda, "Peki öyle olsun. Sen şey yapmaya devam et." deyip tebessümle filmi izlemeye geri döndü.Bana tekrar döndüğünde gözlerimi devirip filme odaklanmaya çalıştım.
Unutma Holl, Dylan var... Dylan var...
"Veya boşver. Seni izlemek şu filmi izlemekten daha güzel." deyip bana doğru döndü ve elini çenesine dayayıp beni izlemeye başladı.
Ona bakıp güldüm ve başımı sağa sola sallayıp filme döndüm.
Bir-iki dakika sonra beni hâlâ izlediğini fark ettiğimde ona inanamayarak döndüm, "Sen ciddisin?""Hiç ama hiç olmadığım kadar." deyip beni izlemeye devam etti.
Bu çocuk, şu hareketleriyle cidden deli olduğunu kanıtlamıştı!
Ve bu deliliği bana birini anımsatıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alone
FanfictionGönderen: Bilinmeyen Kalbine açılan yaraları iyileştiremem belki, ama o yaraların tarif edilemez acısını beraber yaşamamızı sağlayabilirim. Yada yaralarını papatyalar ile donatabilirim; belki acısı az da olsa azalır diye...