"Tamam güzelim, sakin ol. Hemen geliyorum, neredesin?" dedi kontrollü ve sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.
"Bizim okulun yakınlarındaki hastanede."
"Hastanede mi? T-Tamam, beş dakikaya oradayım!" Kekelemesinden endişesinin arttığını anlayabiliyordum.
Ve ilk defa biri benim için endişeleniyordu...Aramayı sonlandırdığını belli eden ses duyulduğunda telefona hiç bakmadan yanıma, yani yere bıraktım.
Dylan'ın bana iyi geleceğini söylüyordu içimden bir ses...
Sevilmeyi hissetsem belki, daha iyi olabilirdim...Ah! Bu tamamen küstahlıktı!
Annem orada can çekişirken benim sevilmeyi istemem, tamamen aptallıktı!
Aptaldım!
Aptal...Ağlamam şiddetlendiğinde kendimi durduramaz hâle gelmiştim. Birkaç ayak sesi ve hızlı nefes alışlar duysam da kendi kendimi kilitlemiş gibiydim. Sadece hıçkırarak ağlıyor ve karşımdaki beyaz duvardan başka bir yere bakmıyordum...
Birinin "Holland?!" diye bağırıp koşmaya başladığını duydum.
Belimde bir çift güçlü kol hissettiğimde birinin bana arkamdan sarıldığını anladım."Tamam güzelim, geldim, buradayım... Ağlama n'olur, n'olur ağlama..." deyip başını boynuma gömdüğünde burnuma gelen koku içimi ürpetmeye yetmişti.
Bu... Bu Dylan'dan başkası olamazdı...Ben hâla ağlamamı durduramazken tek eliyle saçlarımı okşamaya çalışıyordu, fakat pek de başarılı olamamıştı.
"Sen bu kadar kötü durumdayken hâla gizli kalmaya çalışan kendime tüküreyim!" deyip beni kendine çevirdi ve sıkıca sarıldı.Yıllardır hasret kalmış gibi...
Fakat bir daha sarılamayacakmış gibi...Bir elini yavaşça saçlarımda dolaştırırken yanağıma bir buse bıraktı.
Gözlaşlarımla ıslanan yerleri nasıl tek bir hareketiyle alevlerin arasına bırakıyordu?
"Sol yanım acıyor, çok acıyor..." Zorlukla fısıldadığım kelimelere karşılık beni göğsüne yatırdı.
"A-Annen mi hasta?" dedi çekinerek.
Beni daha fazla ağlatmamak istiyordu fakat neden burada olduğumu çözemediği belli oluyordu.Başımı usulca salladım cevabımın olumlu olduğunu belli etmek için.
"Annen iyi olacak, hatta eskisinden bile daha iyi. Söz veriyorum sana."
Burnunu çektiğinde onun da ağladığını hissettim."Gerçekten mi?" dedim masumca.
Olumlu mırıltılar çıkardıktan sonra, "Neden yüzüme bakmıyorsun Holland?" diye bir soru sordu.Yüzüne bakamıyordum...
Utandığımdan değil, içimdeki sesi dinlediğimden dolayı.
O'na bakarsam eğer, bi'anda kaybolacakmış gibi geliyordu bana..."B-Bilmiyorum... Bakamıyorum..." diye fısıldadım.
"Yanıbaşımdasın, bana sıkıca sarılıp destek oluyorsun ama ben sana bakamıyorum..."
"Uzun zamandır kim olduğun merakı içimi yeyip bitirirken şu an benimlesin ama ben sana bakamıyorum..."
"Her sözü, sesi, bana sarılışı, şu anda hissettiğim kalp atışları mükemmel olan adama karşı tarif edemediğim bir şeyler hissediyorum ama yüzüne bakamıyorum..."
"Kaybolacaksın gibi geliyor bana... Gözlerine baktığımda benim yanımda olamasa bile beni sırılsıklam seven adam kaybolacakmış gibi geliyor..."
Başımı sağa-sola salladım hızla.
"Hayır, benden gitmeni istemiyorum Dylan. Belki bencillik, belki ilk defa sevilmem karşısında ne yapacağımı bilmiyorum ama ne olursa olsun benden gitmeni istemiyorum. Kaybolmanı istemiyorum. Beni uçurumdan düşmemem için tutan, güven veren sıcacık ellerin ellerimi bırakmasını istemiyorum. Bırakırsa eğer, dipsiz uçuruma düşerim ben..."Belime sardığı ellerini usulca ellerimle birleştirirken titrediğini fark ettim, heyecanlanıyordu. Belki de korkuyordu...
"Varsın yüzüne bakmayayım, yüz hatlarını aklıma kazıyamayayım, ne renk olduğunu bile bilmediğim gözlerine bakamayayım. Ama benden gitme..." burnumu çekip son sözlerimi söyledim.
"Çünkü benim annemden ve senden başka kimsem yok..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alone
FanfictionGönderen: Bilinmeyen Kalbine açılan yaraları iyileştiremem belki, ama o yaraların tarif edilemez acısını beraber yaşamamızı sağlayabilirim. Yada yaralarını papatyalar ile donatabilirim; belki acısı az da olsa azalır diye...