"Naz şu yaptığına bak. Nereden öğreniyorsun sen bunları?" Nuray yüzüne olan değişimle ellerini oraya doğru kaldırıp bozmamak adına değdirmeden incelerken hoşnut bir şekilde sordu.
"Yetenek bebeğim bu." En sonunda gözlerini kendinden ayırmış, gülerek bana bakıyordu.
"Tabii canım. Yalnız bu kadar yetenekliysen neden kendine yapmamak konusunda bu kadar ısrarcısın?" Makyaj masasına kalçamı dayamış ona bilmiş bir şekilde yan sırıttıktan sonra far paletlerini kapatıp çekmeceye koydum ve elimdeki fırçanın tersi ile Nuray'ın burnuna dokundum.
"Çünkü genç yaşta o kimyasalları yüzüme sürüp erkenden yaşlanamam." Büyük bir kahkaha attı.
"Sen yaşlansan ne olacak? Zaten ufacıksın kimse fark etmez."
"Dedi, yerden bitme kız." Etrafı çok kısa sürede topladıktan sonra Nuray'ın yatağında duran çantamla ceketime yönelince aynadan beni izleyen gözlerin sahibi direkt temasa geçmek adına vücudunu sandalyede sağa döndürdü.
"Gidiyor musun?" Aşırı hayal kırıklığı ile dolu bir ses çıkmıştı.
"Okul yarım gün olsa da çekmem gereken bir cezam var."
"Sesin bu sefer suçlayıcı değil. Beni af mı ettin yoksa." Konuşmamla sandalyesinden kalkıp kendini yatağına yüz üstü attı ve sevimli sevimli sırıttı.
"Nuray sana kızgın değildim. Sadece bu mesele beni çok yordu ve senin de başını ağrıtacak. Tek isteğim ikimiz de zor şeyler yaşamadan bitsin her şey." Gülümseyen suratı saniyesine solmuştu. İstemediği şeyleri duymak sinirini bozuyordu ve ben birilerinin sinirini bozmaya bayılıyorum. Tabii bunu en yakın arkadaşlarımda pek uygulayamıyorum, sonra moral toparlama yine bana kalıyor. Hele ki Yüsra'da üf...
"Tamam be, iyi edebiyat yaptın."
"Ağzımdan doğru iki kelime duyunca hemen, 'Edebiyat yaptın.' de zaten. Hem beni merak etme Bartu ile gideceğiz." Başını sallayıp yataktan kalktı ve beni kapıya kadar geçirdi. Kapının önünde annesiyle de vedalaştıktan sonra ayakkabılarımı giyip çıktım.
Bir sokak yürüdükten sonra bizim evin önüne gelmiştim, en yakın arkadaşıyla yakın oturmak her insana nasip olmuyor işte. Bartu spor çantasını omzuna asmış, kendi evlerinin önünde beni bekliyordu. Yanına vardığımda az önce uğraştığı telefonunu cebine koydu, kolunu omzuma attı ve okula doğru yürümeye başladık.
"Nuray'dan mı geliyorsun?"
"Hı." Bıkkın bir şeklide söyledim. Sürekli ağzında Nuray'ın adı olması canımı sıkıyor.
"Peki benden konuştunuz mu?" Kafamı ona çevirirken, kafamı omuzlarımla birlikte geri çektim.
"Sence bunu sana söyler miyim?" Bildiğini belli edercesine iç çekti.
"Söylemezsin. Sadece şansımı deneyeyim dedim."
Okula vardığımızda ben direkt malzeme odasına ilerledim, Bartu da üzerini değiştirmek için salona geçti. Basket toplarının olduğu sepete diğer şeyleri de koyduktan sonra bir kaç dıştan bir çok içten küfürle araba sürmem gereken yaşta tel sepeti süre süre, ekleyeceğim başka kötü anılara yer sahipliği yapacak yere götürdüm.
Salon bomboştu, soyunma odasının önünden geçerken bir grup borazan sesi de duymadığıma göre daha kimse gelmemişti. Ağır adımlarla salona geçerek hunileri ve diğer şeyleri dizmeye başladım. Her şeyi hallettikten sonra kenara geçip oturdum, çok geçmeden Bartu salona girdi. Yanıma oturup şov yaparcasına uzun bacaklarını en ileriye uzattı.
"Az sonra damlar millet." Ayaklarımı sallarken başımı da anlamışcasına aşağı yukarı oynattım.
"Kuzi iyi misin sen? Kaç gündür bir şeyler var." Transtan çıkıp Bartu'ya döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...