Küçük sinir krizim geçince kafamı koyduğum yerden kaldırıp hikayenin daha az yıpratıcı tarafını anlatmak için boğazımı temizledim.
"Beni azıcık da olsa tanıdıysan orada ağlamayacağımı tahmin etmişsindir. Ellerimle vücudumu kapatıp sinirle o aptal insanlara bağırdım. Bağırma sesime direkt olarak Oğuz Hoca koşmuştu, ne olduğunu anlamak için kısa bir süre gözlerini bizde ve odada gezdirdikten sonra gözü Bartu'nun elindeki kıyafetlerime ve yerdeki kovaya kaydı. O an o kadar şiddetli bağırdı ki hedef ben olmamama rağmen çok korkmuştum. Sinirle Bartu'yu tek eliyle itip kıyafetlerimi bana iade etti, ardından da sebep olan herkesi disipline. Olayın başı olanlar okuldan atılacaktı, beni de çağırmışlardı disiplin kuruluna. Suçlular kim birinci ağızdan öğrenmek için ve ben Bartu'nun suçsuz olduğunu söyledim. Onu sevdiğimden veya ona acıdığımdan değil, sadece yengeme üzüldüm. Aşırı hassas bir bünyesi var, kim bilir oğlunun okuldan atıldığını duysa nasıl karşılardı?"
Bunu yaparak daha da üstünlük sağlamıştım aramızdaki ilişkide, yaptığım şey yüzünden Oğuz Hocadan azar bile yemiştim.
"Ben gideyim annem merak eder." Göz yaşlarımı avucumla silerken ayaklandım, o da dizlerinin üstünden kalkmıştı.
"Biraz daha bekle, annen benim ağlattığımı zannederse veya baban, gazaplarına uğramak istemem." Hiç konuşmadığı için biraz da olsa ortamı yumuşatmak adına söylemişti. Tekrar göz yaşlarımı silerken dışarıdan nasıl duruyordu bilmiyorum ama gülümsedim.
"Küçük, gıcık kardeşinin yaptığını söylerim. Ufaklıklara karşı o kadar zalim değiller ama ben öyleyim." Oturma odasında çizgi film izlediğini bildiğim çocuğa sesimi duyurmak istercesine bağırdım.
"Ağla." Kaç yaşındasın sen? Bu lafları bu yaşta nasıl edebiliyorsun? Ah küçük çocuk adının hakkını gerçekten iyi veriyorsun.
Ufak Zeki'nin kendini aşan lafından sonra Emirhan'la göz göze gelip kısa bir süre çocuktan ötürü tebessüm ederek bakıştık ve ben sağ elimi çok az kaldırıp evime inmek için merdivenleri kullandım.
Sanki hep birlikte yürümemiz çokta gerekliymiş gibi apartmanın içinde Emirhan'la, sevgilisi için süslenen çocuğu bekliyorduk. Aslında insanların çok gözüne çarpmasa da, Nuray'da da mükemmel derecede değişim vardı. Yani artık giyimine kuşamına o kadar önem veriyordu ki ben bile gözlerimi ondan alamıyordum. Nasıl söylesem, giydiği ceketlerin o üzerindeki duruşundan, ayakkabılarının bağcığına verdiği önem bile apayrıydı. Beni meraklandıran ise bu süslenme hangi deve için?
Bartu'nun kapıda görünmesi ile dudağımı gerip oturduğum yerden kalktım ve yerde duran çantamı alarak omzuma astım.
"Yapacağım şey için bana kızabilirsin. Şimdiden söylüyorum, özür dilerim." Daha Emirhan'ın laflar benim filtreden geçmeden uzun çocuk koca cam kapıyı bir hışımla çekerek tek hareketle sonuna kadar açtı. O hızlı adımlarla Bartu'ya yürürken kafamda şimşekler çaktı ve arkasından daha kapanmamış kapıdan çıktım. Tutamayacağımı bile bile elimi ona doğru uzattım, o ise ona doğru normal bir şekilde yaklaşan Bartu'ya daha yürürken yumruğunu geriden çekip sert bir şekilde geçirdi. Yediği sert hareketle dengesini kaybedip düşen esmer çocuk ne olduğunu anlamlandıramamış bir şekilde gözlerini ikimiz arasında hareket ettiriyordu.
"Geçen Naz'ı üzdüm diye karnıma vurmuştun ya, onun geri dönüşü." Bartu, yerden kalkarken aşağı akan sıvı kan mı salya mı diye baş parmağıyla dudağını sıyırdı, gelen sadece basit bir salyaydı.
"Onu hak etmiştin."
"Sen benden daha çok hak ettin." Emirhan'ın yaptığı sadece tek bir hareket olmasına rağmen nefes nefeseydi. Bartu ilk başta Emirhan'ın ne dediğini anlamaya çalıştı, benim yüzüme dönüp baktığında çatılı kaşlarım ve mutsuz yüzüm biraz olsun tahmin edebilmesine vesile olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...