"Sana güvenilmeyeceği belliydi." Salonun ortasında Bartu'yu bir yere sabitlemiş ona bağırarak sepetteki topları tüm gücümle fırlatıyordum.
"Hareket etme." Tekrar boğazımı yırtarcasına bağırdım.
"Ama o zaman top gelir." Koca çocuk yaşına yakışmayan korkak tavrıyla eğilip bükülerek özellikle kollarıyla kafasını koruyordu.
"O da senden hoşlanıyor ama. Naz yeter." Son topu da iki elimle kafamın üstünden getirip ona fırlattım ve tabii ki isabet ettiremedim, sinirli olunca neden çift görüyorum ki?
"Topları topla." Emir verici ve sert sesimle yeri gösterip gözlerimi devirerek oturmak için kenara doğru yürüdüm.
Onu nasıl korkuttuğumu kimsenin anlamlandıramadığı çocuk bir kaç topu sepete atıp yanıma oturdu, tabii yanıma denebilirse. 1 metre uzağımda, ellerini bacaklarının arasına koymuş dizlerini sağa sola titreterek yan gözle bana bakıyordu.
"Şuanda çıkıyorsunuz ama bana neden kızıyorsun?" Masumu mu oynuyor yoksa gerçekten bu kadar temiz kalpli miydi bu çocuk?
"Sana çeneni kapalı tutmanı söylüyorsam yapacaksın."
"Her şey yolunda." Haklıydı, her şey yolunda ama olmama ihtimali de vardı. Ya çocuk manyak olsaydı da ondan hoşlandığımı herkese yayıp benimle dalga geçseydi. Asla diğer adımı düşünmeyen başka geri zekalı daha.
"Ömer geldi mi?" Bartu duymayı beklemediği isimle şaşkınca kafasını komik bir şekilde bana çevirdi. Müzikle birlikte ekran onun o açık gözlerine yaklaşsaydı tam bir absürt komedi olurdu.
"Neden sordun? Emirhan'la çıkıyorsunuz diye kendini bir yerlerden mi atacak yoksa? Umarım öyle yapar." Bartu'nun Ömer'e olan nefretini anlamıyordum, anasına bacısına mı yan baktı da böyle oldu? Ki böyle düşünürsek bacısı ben sayılıyorum, o zaman Emirhan'a da düşman olması gerekti. Ah kafamda deli sorular.
"Boş yapma." Sert sesimle küçük bir köpek yavrusu gibi tekrardan pustu ve omuzunu bana doğru uzatarak sesini kısarak konuşmaya başladı.
"Şimdi giyinmeye gidebilir miyim?"
"Defol!" Bağırıp onu kovmamla topukları yağlayıp arkasına bakmadan kaçtı ve dağıttığım topları toplamak yine bana kaldı.
"Seni takım yardımcısı yaparak sana iyilik yaptığımı biliyordum." Gerçekten mi? Otoriter bir hoca olması gerekirken dedikoduları mı takip ediyor bu adam?
"Alacağımı aldığıma göre azat edilebilir miyim?" Her fırsatı değerlendireceğim tabii ki. Bu arka toplama işi tüm takım Genç Kurt aktörleri ile dolu olsa bile zar zor çekilir.
"Hey, hayatta her şey karşılıklıdır. Seninle uğraşmayı ne kadar sevdiğimi biliyorsun." Bir tek siz mi? Belkide küçük bir ezik gibi laf atıldığında sussam daha az uğraşırım böyle şeylerle ama huyum kurusun.
"Bilmek mi? Her gün tecrübe ediyorum." Zaten kullanacakları için kenarda olan topları toplama tenezzülüne girmedim. Oğuz Hocanın yanında iki tane getirdiği ve birini açıp içmeye başladığı soğuk kahveden yerde duranı aldım. Benim için miydi bilmiyorum ama bu hareketime hiçbir tepki vermedi.
"Merak ediyorum," Yan yana ikimizde parlak zemine bakarken kahvesinden bir yudum alıp bana bakmadan konuşmaya başladı, "Neden Nuray'ın suçlu olduğunu söylemedin." Duyduğum şeyle küçücük yutkundum ve yavaşça hocaya döndüm. Ne zamandan beri biliyordu?
"En başından beri farkındayım." Harika, yine şu beyin okuma şeysi bana karşı yapılmıştı.
"Biliyorsanız neden beni suçladınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
MizahKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...