"O saçları kazıyacağım. Evine gizli gizli gireceğim ve saçlarını sıfıra vuracağım." Nefretle mırıldanıyordum. Kız gözden kaybolmasına rağmen Emirhan o tarafa bakıyordu. Gerçekten o kadar mı seviyorsun?
Hızla belimi dikleştirdim ve ağlamadığım için kendime teşekkür edip Emirhan'a bakmadan hızlı adımlarla girişteki merdivenleri çıkmaya başladım.
"Naz." Tabii ki de bana sesleneceğini biliyordum, öyle olmasını istemeseydim önce onun eve çıkmasını beklerdim. Bana seslendikten sonra oluşan küçük gülümsemeyi silip ellerim cebimde topuğumun üstünde döndüm ve söyleyeceği şeyi bekledim.
"Hoca laf söyledi mi?" Beklediğim sözleri duyamayınca dimdik olan belim çökmüştü.
"Cevabını bildiğin soruları neden soruyorsun?"
"Affedersin, şey ben... Az önceki kız..."
"Bu da bugünkü sırrın mı olacak?" Lafını bölmüştüm. Şaşkınlıkla ilk başta kaşlarını çatıp kafasını geri çekti ve tahminimce söylediğim şeydeki hissiyatımı anlamaya çalıştı. Umarım anlamaz çünkü ortadaki kıskançlık pek bariz. Şaşkın çatış ufaktan kızgınlığa dönüştü ve büyük adımlarla merdivenleri çıkıp yanıma geldi.
"Hayır çünkü söyleyeceğim şeyde sır olacak hiçbir durum yok."
"Farkındayım. Her şey görünüyor çünkü." Hareketlerimle ciddiye almadığımı göstermek istiyordum. Ciddiye almamak veya dalga geçmek savunma sistemimden gelen bir şeydi.
"O kız sevgilim değil sadece arkadaş."
"Öyle mi? Biz buralarda arkadaşlarımızı öpmeyiz çünkü yanlış anlaşılır." Sinirlendiğimi ses tonum ele veriyordu. Tabii sözlerim de yeterli olabilirdi.
"Ne yapsaydım, itse miydim?" Onun da sesi sertleşmişti.
"Bilmem? Ben, birisi beni öpmeye çalışsa yumruk geçirirdim." Ellerini beline koymuş ve hızla bir nefes vermişti.
"Bu benim yapabileceğim tarzda bir şey değil." Tabii değil, bir kıza mı vuracaksın?
"Bana ne be yaparsan yap. Hem suçlu sensin, siz erkekler ne diyordu; kesin senin de rızan vardır."
Kurduğum laf üstünlüğüyle gülümsedim, o söyleyecek bir şey bulamayınca arkamda duran kapının şifresini işaret parmağımla sert sert basarak girdim ve koca kapıyı yüklenerek açtım. Arkamdan adım adım beni takip ettiğini bildiğimden onunla aynı asansörü paylaşmak yerine korkuluktan tutarak merdivene döndüm.
"Binmiyor musun?" Sesi yüksek çıktı.
"Zaten birinci katta oturuyorum." Ben de ona bakma tenezzülünde bulunmadan bağırarak cevapladım, daha asansör gelmeden ben evimizin olduğu kata varmıştım. Elimde sımsıkı tuttuğum anahtarı tek hamlede deliğe geçirip çevirdim ve omzumla iterek kapıyı açtım. Eve girer girmez biraz da onun duymasını ister gibi tüm gücümle kahverengi kapıyı ittim. Hıncımı alamamıştım, ondan hıncımı nasıl alacaktım ki?
O yüzden her zaman ki aptallığımı devreye sokarak kısa bir nefes alma molasından sonra adımlarımı olduğum yerde yere vurup saçlarımı karıştırdım, "Nefret nefret nefret ediyorum."
Kendimi ufaktan paralamam bittikten sonra annemin sabahtan beri beni izlediğini fark edebilmiştim. Şoke olmuş bakışlara çok kısa baktıktan sonra önüme gelen saçlarımı üfleyerek ittim, kesinlikle ona anlatamayacağım içinse sırtımı döndüm ve bezmiş adımlarımla odama geçtim. Elim ayağım durmuyordu, bir şeyleri yere mi saçmalıydım, yoksa cam çerçeve mi kırmalıydım? Aksiyonlu şeyleri düşünürken kendimi sırt üstü yatağa attım ve uzun zamandır yapmadığım şeyi sonunda yaptım. Gözlerim kapalı olmasına rağmen yaşlar süzülüyordu. Ağlamaktan nefret ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...