"Nereden?" Amca oğlu falan mıydı acaba? Kendilerini pek görmediğim için şuanda pek emin değilim.
"Bana çatıdan düştüğünün dedikodusunun benim de mi kulağıma geldiğini sormuştun. Hani alçın ilk çıktığında." Kaşlarımı fazla uzatıyorsun demek adına yukarı kaldırdım ve başımı çok hafif salladım.
"Konumuzla ne alakası var?" Hâlâ anlamamı istediği şeyi anlamamış olmamla birazcık sinirle gülerek geri çekildi ve tekrar bana yaklaştı.
"Aşağı düştüğünde yanına ilk koşan bendim. Seni yerden ben kaldırdım." Hadi lan. Ben demiştim ama, benim bu çocuğu gözüm bir yerden ısırıyor demiştim.
"Aslında sen de haklısın yüzüme hiç bakmadın ki."
Tabii ki de yüzüne hiç bakmadım, dalga geçen bir surat görmek istemediğimden siması olan hiçbir yere bakmadım. Duvardaki pepe resmine bile, o çocuk gerçekten çok samimiyetsiz.
"O zaman mı benden hoşlandın?" Ukala bir şekilde kabaca sırıttı, işte bundan hoşlanmadım.
"Alakası yok, ne kadar tanıdım veya ne kadar gördüm ki? Sadece çok komikti, tarzan kız." Gülüşünü tutamadan yada tutmak için çabalamadan insanların duymasına izin verdi. Ayıp lan, orada, ve ardından gelen 1 ay boyunca, genç bir kızın morali bozuldu, karizma pert oldu.
"Gülme... gülme diyorum ya sana." Elini havaya kaldırıp istemeye istemeye dudaklarını daralttı.
"Şimdi ihtiyacım yok ama soracağım," Derin bir nefes aldı, laflarından çok da cesarete ihtiyacı olmadığı düşünülebilir ama kesik ve zar zor aldığı nefesi aksini iddia ediyordu, "Naz benimle çıkar mısın?" Kanın yüze hücumu başladı, kanın yüze hücumu başladı. Dalga geçmeye başla ve sakinle komutu, devrede.
"Orta okul çocuğu musun? Bari adımın yazılı olduğu kolye veya baş harflerimiz olduğu küpe de ver." Benzetmemle bozulmak yerine gülüp eğlenmişti.
"Peki bu konuda çok tecrübeli olan hanım, ne yapmalıyım?" Omuzlarımı kaldırıp soğumaya yüz tutmuş kahvemden küçücük bir yudum aldım. Tecrübe, yaz dizilerinden edindiğim tecrübe. Kesinlikle tam tersini yap.
"Birini seviyorsan, 'Seni seviyorum.' dersin ve ardından da karşılık alırsın." Yüzümle iç içe olmak istercesine biraz daha yaklaştı. Ben de senin o özenle şekil verilmiş suratınla iç içe olmak isteyebilirdim ama şuanda değil. Daha sonra tekrar düşünürüz.
"Seni seviyorum." Sesi aynı bir ninni gibi gelmişti. Ona, 'Tekrar söyle, tekrar söyle.' demek istiyordum lakin bunun yerine fincanımı alıp sanat eseri gibi olan kahvemden tekrar tekrar yudumlar aldım. Harbi güzel kahve.
"Bir şeyler demeyecek misin?" Kaşlarımı çatıp fincanın dibindeki telveyi azıcık kalan kahveyle sallayarak içmeye çalıştım.
"Karşıdaki de aynı şeyi hissediyorsa söyler. Ne yani zorlayacak mısın?"
Şuan ki bulunduğu durumda zorlandığını belli ederek ıkınarak güldü. Bu konuşmayı iki hafta önce yapsaydık ben büyük ihtimalle utana sıkıla ne yapacağımı bilemezdim ve senin işin daha kolay olmuş olurdu.
"Ne kadar daha bana olan duyguların yokmuş gibi davranacaksın?" Öyle bir şey yapmıyorum ki. Duygularım var ve senin onları tamir etmen lazım. Ben sana beleş ve en iyisinden vermiştim, alıp parçalamak senin tercihindi.
Yaptığı diğer hatayı da hatırlatmak için bacak bacak üstüne atıp en sevdiğim yapmacık sırıtmamı takındım çünkü yüze vurmak hayatta en zevk aldığım şeylerden.
"Ee o çırpı bacaklı ile 1 haftalık oturma zevki nasıl geçti? Onun olmayan bacaklarına yazılmış 3 tane kelimeden kopya çekebildin mi?" Ve gol, kendimi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...