"Birde araba kullanabiliyorum diye artistlik yapıyor amına koyduğum." Yolun yarısını müzik yerine korna dinleyerek gelmiştik. Aslına bakarsan o yemişti benim hiçbir suçum yok.
"Otobüsle gelsek daha hızlı gelirdik, mal." Küfürler resmen ciğerden ciğerden geliyordu, kesinlikle haklıyım. Diğer sürücüler ona küfür ederken bana da denk gelmişti, ben de nasibimi aldığım kısmı ona iletiyorum.
"Ama kalbim kırılıyor."
"Eve döndüğümüzde tek kırılan tarafın o olmayacak. Park ederken yandaki arabaya sürttüğünü görmedim mi sandın?" Heyecandan fark etmiyor gibi görünmüştüm, lakin o kadar net hissettim ki kaç santimetre olduğunu bakmadan söyleyebilirim.
Haksız olduğu yüzde yüz kesin olan çocuk, elini ensesindeki saçlarına atıp biraz çekiştirdi. Bu vicdan azabı çekiyorum demek olmalı veya yiyeceği dayağı hayal etmiş olabilir.
"Emirhan'ı kaçırmak istemezsin sanırım." Evet araba kullanamadığım için ezildiğim gün onu haşlamak ne kadar eğlenceli olsa da bu kadar yolu sevdiğim bey için geldim.
"Şimdi nereye gidiyoruz?" Sorduğum soruyla şaşırmıştı.
"Daha önce hava alanına gelmedin mi?"
"Yok geldim de biliyor musun diye seni deniyorum. Şimdi nereye gitmemiz gerektiğini gösterir misin?"
"Senin sürekli yurt dışına çıktığını sanıyordum." Hakkımda tahmin ettiğimden daha çok şey biliyor, şu kısacık tecrübelerime dayanarak Melih'in kesinlikle bir dedikoducu olduğunu söyleyebilirim.
"Evet ama gemiyle gidiyorum."
"Yükseklik korkun var değil mi?" Bilmiş bilmiş suratıma bakıp gülümsedi. Basit şeylerden basit çıkarım yapmayı ne kadar seviyor bu insanlar.
"Hayır babam kaptan ve şuanda öz geçmişimi çıkaracak vaktimiz olduğunu düşünmüyorum." Onun davranışına paralel daha ukala şekilde söyledim, o da sağ olsun en sonunda susup bana yol göstermeye karar verdi.
Xray cihazından olduğum gibi geçerken telefon veyahut para almadığım için kendimi şanslı hissediyordum, lakin Melih'in şangır şangır bozuk paraları plastik kutuya koymasıyla şaşkınca arkama döndüm ve hâlâ ceplerini yokladığından anladığım kadarıyla işi daha bitmedi. Metal adam, kemeri, küpesini ve kolyelerini çıkarmak için baya uğraşmıştı. Kesinlikle Emirhan'ı kaçırdım.
İlk seferde ötmeden geçince ufaktan olsa da rahatlamıştım ama bu kısa süreli gelen rahatlık Sarı Çocuğun özenle takılarını geri takması ve bozuk paraları büyüklük sırasına göre toplamasıyla sonlandı.
Ciddi misin dermişçesine kaşımı çatmamın hemen ardından plastik kutuyu aldım ve tahminen 20 ₺'den fazla olan bozuklukları avuçlayarak kargo pantolonumdaki büyük ceplerime doldurdum. Aslında sinirle kutuyu ters çevirerek etrafa saçacaktım ama güvenlik amcadan korktum diyebilirim. Sırf bunun için ters kelepçe takarlar mı?
"Şimdi ilerle ve onu bul."
"Bu kadar mı yani, sadece onu mu bulacağım?" Omuzlarını kaldırıp dudağının sağ tarafını gerdi, daha teferruatlı şeyler bekliyordum. Geçmemem gereken yerlerden geçerek beni yakalamak isteyen insanlar içinde ona ulaşmaya falan çalışmayacak mıydım?
Ufak ufak kalabalığa doğru ilerleyip çok uğraşmadan yaklaşmam gereken kişiyi gözüme kestirdim, o enseyi nerede olsa tanırım. Ona yaklaşırken kalbim deli gibi atıyordu, uzun zamandır her şeyimle o kadar uzaktım ki yabancı birine yaklaşıyormuş gibi hissediyordum.
"Selam yakışıklı." Emirhan sesimle aniden konuşmasını yarıda kesmiş ve ağır çekimde arkasına dönerek kafasını baya aşağı indirmişti. Evet biliyorum kısayım, neden bunu hep tekrar tekrar tecrübe etmeliyim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...