"Ne?" Bartu'yla aynı anda tepki vermiştik. Kuzenim daha tek kelime edemeden az önce konuştuğumuz olayın da aleviyle Nuray'a bağırmaya başladım.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Saçmalamıyorum, sana söylemiştim." Nuray da bağırmayı seçmişti, bir Sarı Kafa uğruna girdiğimiz klişeye bak babasını satayım.
"İlla benim kuzenim mi olmak zorunda?" Bartu sessizliğini bozup araya girmişti.
"Kuzi ben şey etseydim."
"Sen karışma," Gözümü Nuray'dan ayırmadan bağırdım, "Aptalca şeyler yapmanı istemiyorum."
"Ben aptal mıyım?" Bartu şaşkınca tekrardan araya girdi.
"Evet ama konumuz bu değil. Her neyse olmaz öyle şey kabul etmiyorum."
"Ha ha zaten sana sormamıştım." İkimiz de dönüp Bartu'ya baktık. Şaşkın şaşkın bir Nuray'a bir bana bakıyordu, en son gözleri Nuray'da durdu.
"Biraz ani oldu ama bence olur yani." Sinirle nefesimi bıraktım, geri zekalı. Ne bekliyordum ki zaten. Asla beni dinlemeyin tamam mı, asla.
Nuray dişlerini göstererek gülümsediğinde Bartu da başına geleceklerden habersiz şaşkın bir gülümsemeyle karşılık verdi. Dudaklarım sinirle yukarı kıvrılmış acıyarak onlara bakıyordum. Olayın başından beri sessiz duran Emirhan, yarım litrelik soğuk su şişesini bana uzattı. Şişeyi alıp hepsini bir dikişte içtim.
Zaten bitmiş olan ve midemde kalmak istemeyen yemekten sonra Emirhan'ı otobüs durağına bıraktık. Nuray'ın evi yakın olduğundan bizim evin önünde indi.
"Sonra görüşürüz."
"Görüşürüz Nuray." Bartu direkt saf aşığa bağlamıştı. Nuray giderken hâlâ arkasından bakıyordu, o ise dönüp bir kere bile bakmadı. Yemekten beri tek kelime söylemeyip surat asmıştım. Huysuz bir şekilde fark etmesini istercesine Bartu'ya bakıyordum. Nuray iyice uzaklaştıktan sonra Bartu bana döndü.
"Naz, bu yüzünün hali ne sabahtan beri. En başından beri sen aşkımıza mani oluyordun değil mi?"
"Sıçtırtma aşkına. Defol git evine, göreceğim daha sonra seni."
Bartu'nun konuşmasını beklemeden girişteki merdivenlere yöneldim. O da karşıya, kendi evlerine geçti. Nuray bu sefer gerçekten çizgiyi aşmıştı ve bu sefer karşı tarafı üzmesi kaçınılmazdı. Ben bu işi nasıl çözeceğim ya?
Eve girer girmez çantamla koltuk değneklerini kenara attım ve duvarlardan destek alarak Ahmet'in odasına gittim, masasında oturmuş ders çalışıyordu. Yatağına sesli bir şekilde çöktüm. Ona dert yanacağımı anlamıştı, sandalyesinde bana doğru döndü ve kollarını bağladı.
"Nuray gerçekten çok üzülecek ve ben ona, 'Ben demiştim seni aptal. Neden bir kere olsun sözümü dinlemiyorsun?' diyeceğim. Ya da gerçekten birilerini çok üzecek daha sonra vicdan azabından yine kendisi kötü olacak ve ben, 'Ben senin amına koyayım ama kankamsın.' diyeceğim." Bağırarak içimdekileri biraz olsun boşalttıktan sonra ayağa kalktım. Ahmet de bugünkü görevini tamamlamış bir şekilde ödevlerine döndü. Odama geçince yatağıma oturup bacaklarımı uzattım, kenarda duran dizüstü bilgisayarımı kucağıma alıp House M.D.'yi açtım. Sinirim geçmemiş hızlı hızlı nefes alıyordum, bir müddet sonra olayları da anlayamadığıma karar verince bilgisayarı komple kapattım. Kollarımı bağlamış kimsenin görmeyeceğini bilmeme rağmen yüzümü asıyor ve karşımdaki aynaya bakıyordum, aslında ciddi suratım seksi gibi.
İki dakikada dağılan düşüncelerimi tekrar hatırlar gibi olduğumda annemin sesiyle annemi göremeyecek olmama rağmen koridora döndüm. "Naz mutfağa gelsene."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...