"Ih." Zeki'nin neredeyse tekrar uyanmak üzere olmasıyla babamın bakışları bana kaymıştı. Bunun ne demek olduğunu biliyordum, kötü polis ben olacağım.
Daha bir kere yüz yüze geldiğim komşularımın yanına ilk defa şikayet için gitmek pek istediğim bir şey değildi, hele ki ilk geldiğimiz gün yemek getirmiş olmaları vicdan azabı çekmeme sebep oluyor. Sanki o yediğim leziz yemeği aşağı indiğim anda hak etmeyecekmişim gibi.
Gürültünün bir anda iki katına çıkmasıyla yapmak zorunda olduğumdan hiç düşünmeden oturduğum yerden kalkıp kapıya yöneldim ve yine düşünmeden merdivenleri inmeye başladım. Düşünürsem yapabileceğimi zannetmiyorum çünkü.
Zile basar basmaz aslında pişman olarak geri çekilmiştim, bu yüzleşme beni zorlayacak gibiydi. Ya Ayşe Teyzenin kocası iri yarıysa, yapma ama Emirhan sen de öylesin artık.
Kafamda değişik değişik senaryo kurarken kurduklarımın baya dışında bir şeyle karşılaştım.
"Emirhan?"
"Naz?" İsimler zikredildikten sonra ikimiz de dona kalmıştık. Ben ne için geldiğimi unuttuğum bir anda Naz zoraki ağzını açıp konuşmaya başladı.
"Ne işin var burada?" Öyle bir soru sormuştu ki bir an aynısını ben de kendime sordum, neden geldiğimi bırak adımı bile unutmuş olabilirim.
"Şey, biz yeni taşındık şeye... yukarıya." Kendime dair bir şey hatırlayınca cümleyi kuramasam da söyleme gereği hissettim.
"Hayırlı olsun." Bu hayırlı olsun da aslında bir soruydu, bir bahane bulamayınca ister istemez gelme nedenimi dile döktüm.
"Ah şey ben şey için geldim de, yukarı aşırı ses geldi. Yanlış anlama öyle her şeyi şikayet eden bir aile değiliz yalnızca kardeşim biraz hasta yani o yüzden, uyuması lazım." Söylediklerimle Egenaz'ın o kemik gözlüklerinin ardındaki kahverengi gözleri kocaman açıldı. Yavaş yavaş kızarmasıyla birlikte aklıma tekrar onu ne kadar tatlı bulduğum geldi.
"Maç. Maç vardı da benim kardeşim Ahmet, kendisi duramaz böyle." Ellerim arkamda bağlı anladığımı göstererek başımı aşağı yukarı salladım. Birinin artık konuşması gereken süre geldiğinde asansör kapısının açılma sesi duyuldu, ilk başta dönme tenezzülüne girmesem de adımın söylenmesiyle tanıdık gelen sese doğru döndüm.
"Emirhan evladım hayırdır, bir problem mi var?" Ayşe Teyzenin yanında gördüğüm Küçük Ahmet'le daha fazla gülme isteğime engel olamayıp sırıtmaya başladım ve kahkahanın fazla olacağını düşünerek kendimi durdurmak için alt dudağımı dişledim.
"Şey için gelmiştim, aslında önemli değil biz hallettik. İyi akşamlar Ayşe Teyze." Naz daha ne kadar kızarabilirdi bilmiyorum ama ister istemez bu durumdan zevk alıyordum, bu beni kötü bir insan yapar mı?
"Oğlum niye bu kadar mutlusun." Eve girdiğimde babamın beni durdurmasıyla yüzümdeki aşırı geniş gülüşün farkına vardım. İçten içe gelen gülüşüme ara vermeden başımı tek sefer sağ sol yaptım.
"Hallettim. Bir görsen nasıl utandılar, kıpkırmızı bir suratı aşağıda bıraktım geldim." Kıkırdayarak omuzlarımı aşağı yukarı oynatınca babam daha da şaşırdı.
"Utanmalarına mı güldün, yoksa ağır mı konuştun?" Babam endişelenmişti, insanlara yanlışlıkla bile olsa kaba davranmak onu korkuturdu. Beni büyüten kişi olunca bu huyunu hızlıca sahiplenmiştim yani cevabım...
"Aslında hayır." Sesimi değiştirerek söyledim ve babamın daha fazla soru sorma kapasitesi olmadığını bildiğimden kendimi direkt odama oradan da yatağıma sırt üstü attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...