Malzeme odasından çıkarken nasıl hissettiğimi bilmemenin verdiği rahatsızlıkla ruh gibi salona yürümeye başladım. İşte şimdi kendimi işin içine soktum, artık hiç kaçarım yoktu.
Sahaya girdiğimde belki de azar işitecek olmama rağmen kimseye bakmadan kenara geçip uzun bir nefes vererek oturdum. Ağzını kırayım, aşk meşk mevzularını sevmiyorum ben.
Ben oturur oturmaz yerdeki o gıcırtılı sesin sahiplerinden biri koşarak yanıma geldi ve başımı kaldırmamı istercesine dibime girdi. Kafamı kaldırıp gözlerimi kıstım ve söylenecek yahut sorulacak şeyi bekledim.
"Betin benzin atmış Naz. Bir şey mi oldu?" Ufacık bir şeyde ten rengim kaçmaya yer arıyor gibiydi. Başımı sağa sola sallayıp bir şey olmadığına dair tepki verip daha sonra da tekrar düşüncelerimle yalnız kalmayı istedim. Emirhan, daha çok Oğuz Hoca korkusu ile sorularına istemeye istemeye ara vererek saçlarımı çok az karıştırıp tekrardan sahaya döndü. Ah ilk taşındığı zamanlarda da böyle yapmıştı, bu sevgi gösterisi kalbimin erimesine sebep oluyor resmen.
Bekle bir dakika, benim aklım şu çocuk yüzünden dağılmak için deli oluyor. Bazen çözümü çok uzakta aramamak gerekiyor işte.
Bana göre ilk defa bu kadar uzun gelen ısınmadan sonra maç yapmaları için Oğuz Hoca salonunu toplamamı emretti. Yine o kadar sertti ki az kalsın asker selamına durup, 'Emredersiniz Komutanım.' diyecektim.
"Hey sen ufak kız, istersen küçük topları topla. Malum çok küçüksün." Ömer, Naz'dan nefret edenler kulübü ile hep bir ağızdan kahkaha attı.Ben sakin ve sevimli kız olarak kendi halimde sahayı toplarken yine hak etmediğim bir tepki ile karşılaştım. Bunu cidden hak etmiyordum, erkek milleti değil misiniz anasını satayım, kız başka birini bulunca hemen sataş.
"Seninkilerden mi bahsediyorsun?" Emirhan'la Bartu, beklemedikleri atağımla aynı anda şaşırmış şekilde ellerini ağızlarına götürdüler ve eğlenerek iç çektiler. Ömer'in anlaması ise birkaç saniye sürdü. Laflarımı süzgeçten geçirince gözlerini sonuna kadar açtı.
"Ne diyorsun sen be?"
"Bilmem sen ne anladın?" Ben havalı tavrımı takınırken Emirhan elinde topla yanıma yaklaştı ve salak taklidi mi yapıyor, yoksa ciddi mi anlamadığım bir cümle söyledi.
"Sen onun toplarının boyunu nereden biliyorsun?" Sorduğu saçma şeyle kaşlarımı çatıp başımı yavaşça sağa sola salladım.
"Bilmiyorum Emirhan, laf soktum." Kafasını aynı bir geri zekalı gibi aşağı yukarı sallayarak geri çekildi.
Maçın tam ortasında Oğuz Hoca, kenarda uzunca üfledikten sonra tekrar nefes alıp her şeyi daha ilk yarıda bitirmek için düdüğünü çaldı.
"Bitirin maçı, bok gibi oynuyorsunuz." Mutsuz bir şekilde arkasını dönüp aslında gayet normal oynayan takıma trip attı, kelleşmeye başladığı için saçlarını kısacık kestiren adam.
Dikkat, dikkat Oğuz Hocanın aylık dönemi geldi. Ondan uzak durun.
Terli gençler formatlanmak için soyunma odasına giderken zaten toplu olan salonda tek kalan topu aralarından benim için kafayı yiyen, ah bunu söylemeye bayılıyorum, sepete attı.
"Senin için yapabileceğim bir şey var mı? İstersen takla açıp şebeklik falan yapayım." Şebeklik yapayım derken bile eğilip yüzüme bakma çabasıyla şebeklik yapmıştı. Kıkırdayarak ona doğru yürürken hafif cilveli bir şekilde dudaklarımı büzdüm.
"Aslında çok küçük bir şey yapabilirsin."
"Neymiş o?" Yardım edebilecek olması ilgisini çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...