23

48.3K 2.4K 1.1K
                                    

 İki elimi saçlarımın arasından geçirirken sinirle karıştırdım ve parmaklarımla tarayarak aşağı doğru indim. Neydi bu yaptığı şimdi? Ona inanmazken, ona hiç güvenmezken nasıl olur da aklımı bu kadar kurcalar. Bir tarafta beni sevmesini beklediğim, diğer tarafta onu sevmemi bekleyen bir ahmak vardı. Geri zekalı Sinan, neden kendini acındırıyorsun? Eğer seninle birlikte olursam bu belki de sana acıdığım için olacaktı. Sana bunu yapamam.

Ah boğuluyor gibiydim. Korkuyorum, duygusal boşluğumdan Sinan'ın içeri girmiş olması beni mahvediyor. Hepsi senin suçun Emirhan, "Senden nefret ediyorum." Hışımla olduğum yere adımlarımı vurdum. Kendime gelmek için kafamı salladım ve boş boş apartmanı izlemeye başladım. Serin havanın ciğerlerime dolmasıyla bir miktar rahatlamıştım, sanki tüm elektriğim gitmişti. Başımı kaldırmış boş boş siyaha boyanmış gökyüzünü süsleyen dolunayı izliyordum. Gözlerim ayın ışığıyla parlarken adımın seslenilmesi ile sola döndüm.

"Egenaz." Emirhan hızlı adımlarla bana doğru geliyordu. Yüzünü tamamen o duygu kaplamasa da sinirliydi. Hayır, seninle konuşmak istemiyorum. Canımı yaktın anlasana be. Peki ya sana kaç defa, 'Benden uzak dur.' demem lazım, kaç?

Onunla konuşacak gücüm yoktu, hepsini Sinan'da kullandım. 

O bana doğru hızla gelirken ellerimi önümde bağlamış tepki bile vermeye tenezzül etmeden bekliyordum. Hadi bana tekrar bağır çağır ve sadece benim sevimliliğime dayalı olan o boktan arkadaşlık ilişkimizi de bitirelim. Ve bu sefer söz veriyorum ki istemediğim şeyler duyduğumda kasıklarını dizimle buluşturacağım.

Önüme geldiğinde ilk başta ne yapacağını planlamamış gibi aniden frene bastı. Alaycı bakışımı takınarak o sertçe adımı haykırışını nasıl aptalca devam ettireceğini merakla bekliyordum. Çok uzun gibi gelen ama belki de en fazla 5 saniye süren bakışın ardından bağlı duran elimi sol eliyle çözüp sağ elimi eline aldı ve diğer eliyle çenemi kaldırıp aynı hızla dudaklarını pembe dudaklarımın üstüne koydu. Bu beklediğim şey değildi. Yutkunarak olanları idrak etmeye çalıştım. Elimi tutan eli, fazla bükülmek zorunda kalmış beli ve kapalı gözleri. Hayvan oğlu hayvan. Geri çekilirken etrafa ve apartmanların balkonlarına baktım, çok şükür kimse yoktu. Hızla onu arka bahçeye çektim ve kısık sesle onu azarlamaya başladım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Ondan gözlerimi ayırıp tekrardan etrafta endişeyle çok kısa göz gezdirdim.

"Bunu da mı anlamayacak kadar aptalsın?" Senin var ya gelmişini geçmişini...

"Neyi anlamıyorum ya. Biri görse ne yapacaksın, bu ne cesaret?"

"Naz, bu seni seviyorum demek. Anla artık." Bakışlarım onun yerine etraftaydı. Hâlâ birinin görmüş olabileceği duygusu vardı içimde.

"Bunu direkt de söyleyebilirdin..." Hıçkırarak durdum ve tamamen ona döndüm, "Sevmek derken?" Bildiğimiz sevmek demek istermiş gibi omuzlarını rahatlamış şekilde yukarı kaldırdı.

"Hani şu kanka olarak sevmek değil." Kafasını sağa sola hayır anlamında salladı. Gözlerimi ayırıp çok yavaş başımı aşağı yukarı oynattım. 

"Bir kadın olarak sevmek mi?" Sıkılmışcasına elleri cebinde başını aşağı yukarı beni taklit ederek salladı. Duyduğum ve gördüklerim karşısında dudaklarımı aşağı doğru kıvırarak derin bir nefes aldım.

"Senin ben... Pislik, sapık, tacizci." Az önceki sessiz sessiz konuşan halimden eser kalmamış, bağırarak sinirle neresine geldiğini umursamadan vurmaya başlamıştım. Her hakarette daha da hırslanıp daha çok vuruyordum. O ise ellerini kendine siper edip kolumu yakalamaya çalışıyordu.

Orta Karar (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin