"Nuray seni arıyor." Annem odamın kapısını binlerce defa uyarmama rağmen tıklatmadan açıp telefonu bana doğru uzattı. Başrol edasında cam kenarında triplere girmişken bozuntuya vermeden telefonu aldım.
"Alo."
"Naz, ne oluyor telefonun neden kapalı?" Telefonun ucundan gelen heyecanlı ve beni gıcık edecek tondaki sesle bağdaş kurduğum koltuktan kalkıp yatağıma ilerledim.
"Yok bir şey sadece kalbim kadar olmasa da kırıldı." Sesim gayet sakin aynı zamanda umursamazdı. Kısaca sadece sesim ve bakışlarım öyleydi.
"Duvara falan fırlattın değil mi? Gereksiz sinir gösterileri." Nuray'ın görmeyeceğini bilerek göz devirdim.
"Hayır, babama sarılırken elimden kaydı."
"Ay hadi ya, çok sevindim ama dur seni daha sonra tebrik ederim, olayı anlatmazsam çatlayacağım." İnşallah Bartu ağzını yüzünü dağıtmıştır da bir daha hiçbir kız dönüp suratına bakmaz. Tahminen ben bakarım, tabii ki de dalga geçmek içim. Kör kütük aşık olacak kadar geri zekalı değiliz.
"Sen gidince bir baktık bu tekrardan arkandan gelecek, Bartu bunu durdurdu," O kısmını anlamıştım, "Zaten parti de durdu herkes bunun karşısına dikildi, en son sen ağladığın için dövecekler..."
"Ağlamadım ben."
"Tabii tabii göz pınarların terledi, neyse bu baktı, 'Çok ağır konuştum galiba.' falan dedi ama der demez Bartu bunun koluna yapıştı bir baktım sürüklemeye başladı. Yani Emirhan karşı çıkmadığı için pek sürüklenme denmez ama tekrardan neyse. İşte sonrası Bartu'da, aradım ama, 'Bir şey olmadı sadece biraz onu fırçaladım' dedi. Nedense pek inandırıcı değil."
Bana ne sürtükler. Ben artık dünyanın en mutlu kızıyım, 1.85 boyu olan, karnı dörde bölünmüş, yüz hatları hakeza mükemmel sümüklüye mi kaldım?
"Neyse kızlarla kararlaştırdık bu hafta senin hasta olduğunu söyleyeceğiz antrenmana da sıra sıra biz gideceğiz işte. Daha fazla görüp sinirin bozulmasın."
Gerçek arkadaşlar, arada başınızı belaya soksalar da, doğru zamanda doğru hareketleri yapıyorlardı. Beni soktukları beladan 1 haftalığına kurtardıkları gibi.
"İyi, ben de yarın okula gelmeyeceğim. Dünyanın en anlayışlı, mantıklı adamı olan babamla takılacağız."
Senelik rutinimiz gibi bir şeydi bu, birlikte yapmak istediğimiz ama yapamadığımız şeyleri not edip en istediğimiz bir tanesini babamın geldiği ertesi günü yapardık. Babamın ilk başlarda zorlanarak kabul ettiği şeyi o kadar benimsemişti ki dinlenmeyi unutup ilk kendi yapmak istediği şeyi yarın için hazırlamıştı. Birlikte yeni vizyona giren bir filme gidecektik, dördümüz.
"Güzel, yalanımız tescillenir belki." Annemin boğazını temizlemesiyle kahverengi gözlerimi saniyelik kapatıp tekrardan kocaman açarak kapatacağımı belli ettim.
"Tamam kapatıyorum ben, annem telefonunu istiyor, bakışları sertleşti. Çarşamba görüşürüz." Annem söylediğime bozulmuş bir şekilde ucundan tutarak ona uzattığım telefonunu elimden çekti.
"Beni kötü anne gibi gösterme bir daha." Seni kötü bir anne olarak değil sadece bir kaç psikolojik sorunu olan anne olarak gösteriyorum ama bunu sana söyleyemem çünkü moralimin bozuk olması terlik yemeyeceğim anlamına gelmiyor.
"Oyununu böldüğüm için özür dilerim, hadi git ve kelimelerin ile insanları ez." Annemin her babam gittiğinde takmış olduğu oyunlardan biri. Bir nevi scrabble, ama gel gelelim ailecek oynayalım desek asla kabul etmezdi. Sizi teknolojinin köleleri, sizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...