Bu kız cidden... Telefonu elinden alıp dokunmatik ekranda kırmızı düğmeye bastım.
"Tekrar arayacağını biliyorsun değil mi?" Tabii ki de biliyorum. Sen gelirken ben bu kızlar hakkında Tumblr'da post yazıyordum. Sorusunu cevaplamadan kapıya yöneldim, kapıdan çıkamadan telefon yine çalmaya başlamıştı.
"Anne, telefonu aç ve arayan kıza yanlış numara olduğunu söyle, sakın bir şey çaktırma." Annem bir kere de dediklerimi kafasını sallayarak aklından geçirdikten sonra telefonu açtı. O sırada Emirhan da arkamdan merakla gelip yaptıklarımı salonun girişinde izlemeye başlamıştı.
"Alo? İyi günler... Kim dediniz, öyle biri yok burada... Ah elim bulaşıktı yanlışlıkla kapattım... Önemli değil, tekrardan iyi günler." İşte bu benim annem. Gülümseyerek elinden telefonu aldım ve sahibine gururla ilettim.
"Hayırdır bu ne içindi?"
"Emirhan'ı yeni bir hat almaktan kurtardık sadece." Emirhan'ın dudağının tek tarafı hoşnut bir şekilde yukarı kıvrılmıştı. Elindeki telefonu havada sallayarak geri geri oturma odasından çıktı.
"O zaman ben bu işi uzmanlara bırakıyorum çünkü ablam ekspert." Söylediği şeyle göz kırptı ve çıkmak için kapıyı çekti. O eğilmiş ayakkabısını giyerken kapıyı tutup arkasından onu izledim, bu günlük göz banyosu da tamam.
"İkizler de problem olmaz, yani umarım."
Ayağa kalkıp yüzüme baktı ve vereceğim tepkiyi bekledi. Elimden geldiğince güven verici bir şekilde gözlerimi bir kaç saniye kapatarak gülümsedim. O da kafasını sallayıp merdivenleri üçer beşer çıktı. Kapıyı kapatırken rahat bir nefes verdim ve oturma odasına geçip tekli koltuğun yanındaki sehpa da 2 gün önceden beri onu okumamı bekleyen kitabıma baktım. 2 gün değil de sevgilisinden 1 ay uzak kalmış gibi koşarak kitabımı elime aldım ve tekli koltuğa yan bir şekilde yatıp kitabın arasından ayracı çıkardım, nerede kalmıştık hayatım?
Gözüm kitapta iken annemin küçük adımlarla yanıma gelişini fark etmiştim. Ellerini dizlerine koyup otururken bana dönük olduğundan gözlerinin üzerimde olduğundan emindim.
"Hadi canım!" İnanmaz bir şekilde gıdısını içeri çekmiş gülerek bana bakıyordu. Anneme dönüp 'Ne var?' dermişcesine kabaca başımı sağa sola salladım.
"Sen bu çocuğa yanıksın." Duyduklarımla oturma pozisyonuna geçmek için hareketlendiğimde panik yapıp bacağımı aşağı sarkıtmak isterken fazla hızlı attım ve kendimi yerde bulmama artı olarak alnımı da orta sehpaya çarptım.
"Yuh anne, ne diyorsun sen?" Sağ elim başımda ahlayarak, zar zor ayağa kalkarken annem, kafamı tuttuğum kolumdan beni kaldırdı. Allah'ım bu üst üste yediğim kaçıncı göldür?
"Hiç bana maval anlatma. Gözlerimle gördüm bakışını, çocuk öl dese öleceksin." Kolumu annemin elinden sinirle çekerken acıyla gözümü kapatıp tekrardan elimi alnıma koydum.
"Yok artık. Ben kimse için ölmem," Heyecanla bakan gözleri ile gözlerimi devirdim ve yüzümü astım, "Anne yalvarırım bu işe karışma. Zaten bilmen yeterince utanç verici."
"Ay ne var be. Sen evleneceğini de benden sakla, Mazallah utanırsın falan." Alındığını belli ederek tülbentini kafasından çekti ve havalandırarak koltuğun başına koydu. Sırtını bana dönerken omzundan tuttum. Artistlik yaparken gönül alma safhası yine benim için başlamıştı.
"Anne küsme bana. Daha benden hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyorum, eğer benden hoşlanmıyorsa ve sen bunu biliyorsun, işte utanç verici kısım bu." İçimdeki hüzün sesime yansımıştı, o ihtimali düşünmek beni gerçekten üzüyordu. Bana erkek mi yok? Tabii ki de var, ama benim aradığım bir erkek değil, adam. Benim ellerim yere doğru düşünce annem omuzlarımdan aşağı doğru bastırarak beni koltuğa oturttu ve kendisi de benimle çöktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Karar (Tamamlandı)
HumorKafama çarpan turuncu topla dengemi sağlamak için hafif öne eğildim ve yavaşça arkama dönüp topun geldiği yere baktım. "Üzgünüm o kadar kısasın ki göremedim." Pişkin pişkin söylenip tekrardan atış yapmak için arkasını döndüğünde içimdeki Naz'ın bile...