Afra Hatun (radıyellâhü anhâ)
Afrâ Hâtun iman âbidesi çocuklar yetiştiren bir anne...
Genç yavrularının Allah Teâlâ ve Rasûlü (ﷺ) yolunda şehadetlerine sabreden bir hanım sahâbi...
Üç çocuğunu Bedir savaşına katılması için teşvik eden kahraman bir İslâm hanımı...
Genç şehitler annesi...O Medineli olup Neccar oğullarına mensuptur. Babası, Ubeyd İbni Sâlebe'dir. Annesi, Ruat binti Adiyye'dir.
(Afra isminin anlamı :
1. Ayın onüçüncü gecesi.
2. Beyaz toprak.Afra isminin sözlük anlamı :
1. Ayak değmemiş ak toprak.
2. Pembeye çalar beyaz renk. )Afrâ Hâtun İslâmiyeti Medine'de tanımış ve hiç tereddüt etmeden Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) efendimize biat etmiştir.
O, hicret ederek Medine'ye gelen Mekke'li muhâcir kardeşlerine hizmeti şeref bilen bahtiyar bir hanımdı. Rabbisinin rızasını kazanmak için muhacir kardeşlerinin yardımına koştu. Elinden gelen hizmeti esirgemedi. Onlara şefkat dolu bir anne oldu.
Afrâ (radıyellâhü anhâ) ilk evliliğini Neccar oğullarından Hâris İbni Rıfâa ile yapmıştı. Bu evlilikten üç çocuğu dünyaya geldi. Onlara; Muâz, Muavviz ve Avf (radıyellâhü anhâüm) isimleri verildi. Her bir oğlunu birer iman fedâisi olarak yetiştirdi.
Afrâ Hatun şecaat ve cesaret sahibi kahraman bir hanımdı. Güçlü ve kuvvetliydi. Hayatın elem ve kederine, tahammüllüydü. Acılara karşı sabırlıydı. Allah Teâlâ ve Rasûlü (ﷺ) yolunda sebat eder, dünyevî sıkıntı ve çilelere aldırmazdı. Bedir harbi olunca oğullarının hepsini savaşa göndermişti. Onların gösterdiği îmânî heyecandan son derece mutluluk duymuştu.
Savaşta sergiledikleri kahramanlıklara çok sevinmişti. Hatta iki oğlunun şehadetine sevindiği kadar diğer oğlunun şehid olamadığına üzülmüştü. Abdurrahman İbni Avf (radıyellâhü anh) bu genç kardeşlerin Bedir"de gösterdikleri kahramanlıkları şöyle nakleder:
Bedir günü Ebû Cehil kahramanlık şiirleri söyleyerek müşrik ordusu içinde dolaşıp dururdu. Anam beni bugün için doğurdu diyerek övünürdü. Askerine bu sözlerle cesaret vermek isterdi.
Kendi kabilesi Beni Mahzum gençleri etrafını sarmış yanına kimseleri yaklaştırmazdı. Böyle bir ortamda ben sağıma soluma baktım, Ensar'lı iki genç arasında kaldığımı gördüm. Onlardan biri bana doğru yaklaştı ve:
- Ey amca! Sen Ebû Cehil'i tanır mısın!" diye sordu. Ben de:
"- Evet! Tanırım ey kardeşimin oğlu. Ebû Cehil'i ne yapacaksın?" dedim. Genç delikanlı bana:
"- Haber aldım ki o, Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) efendimize sövermiş!? Varlığım kudret elinde olan Allah Teâlâ'ya yemin ederim ki, onu bir görecek olursam, ikimizden eceli gelen ölmedikçe, şahsım ondan ayrılmayacaktır. Allah Teâlâ'ya ahd ettim. Onu gördüğüm gibi üzerine saldıracağım. Ya onu öldüreceğim veyahud bu uğurda öleceğim" dedi.
Gencin kahramanca söylediği bu sözlere ve ondaki imânî heyecana hayret ettim. Öbür genç de diğeri gibi ahdetmişti.
Çok geçmeden, Ebû Cehil'i askerin içerisinde öteye beriye telaşla giderken gördüm. Gençlere hitaben: "" Görüyor musunuz? İşte, sorduğunuz adam!" dedim.
Gençler hemen kılıçlarını sıyırdılar. Süratle hareket edip ikisi birden fırlayarak o tarafa doğru yöneldiler. Çifte şahin gibi süzülüp Ebû Cehil'e doğru koşmaya başladılar. Anî bir hareketle seyirtip onun üzerine hücum ettiler. Hamle üstüne hamle yaptılar.
Bu iki genç meğer Afrâ Hâtun'un (radıyellâhü anhâ) oğlu Muâz ile Muavviz (radıyellâhü anhümâ) adında iki fedâî kardeşler imiş.
Afrâ Hâtun (radıyellâhü anhâ) 'un bu kahraman oğulları çok genç olmalarına rağmen kükremiş aslanlar gibi Allah ve Rasûlünün düşmanı bulunan Ebû Cehil'in üzerine çullandılar. Bu din düşmanı neye uğradığını bilemedi. Kılıç darbeleriyle derin yaralar aldı. Bu sırada Ensardan Muaz İbni Amr İbni Cemuh (radıyellâhü anh) adında bir başka yiğit Ebû Cehil'i gözetirmiş. O da koşup geldi ve birlikte canını cehenneme gönderdiler.
Muaz ve Muavviz (radıyellâhü anhümâ) kardeşler Ebû Cehil'in işini bitirdikten sonra yine kahramanca çarpışmaya devam ettiler.
Bu İslâm cengâverleri, Bedir'in bu çifte arslanları, nihayet arzuladıkları şehitlik mertebesine kavuştular.
Afrâ Hatun (radıyellâhü anhâ) iki oğlunun şehid olduğunu haber alınca Allah'a hamd etti. Diğer oğlu Avf'ın (radıyellâhü anh) onlarla birlikte şehid olamayışına üzüldü. İstiyordu ki, o da Allah Teâlâ yolunda cânını fedâ eylesin. Bu üzüntüsünü Fahr-i Kâinat (sallallahu aleyhi vesellem) efendimize gelerek şöyle dile getirdi:
"" Ya Rasûlallah!" İki çocuğum şehid oldu. Keşke Avf da aynı mertebeye ulaşsaydı. Acaba Avf onlardan daha mı geridedir:" dedi.
Resûl-i Ekrem (ﷺ) efendimiz iman dolu ve şehidlik özlemiyle dolu bir kalbe sâhib bu anneye şu cevâbı verdi:
"" Hayır! Muaz ve Muavviz hayattan tam lezzet alamadan genç yaşta şehid oldular. Fakat Avf da onlardan geride değildir." buyurdu.
Avf (radıyellâhü anhâ) da kardeşlerinin şehadetinden sonra büyük bir cesaretle düşman safları içine atıldı. Kahramanca çarpıştı. Birçok düşmanı tepeledikten sonra şehâdet şerbetini içti. Cennette kardeşlerine kavuştu.
Ne gıptaya lâyık bir hareket!..
Ne kahramanlık!..
Ne fedakârlık!..
Ne candan bir gayret!..
Ne yüce bir imânî heyecan!..
Ne şerefli bir mertebe!..
Ne samimi bir muhabbet!..Allah"ım bizlere de böylesi yücelikler nasîb et!..
İmânî heyecan ve gayretimizi müzdâd et!..
Bu şerefle yaşamayı ve ölmeyi lutfet!..
ÂMÎN.Afrâ Hâtun (radıyellâhü anhâ) böylesine kahraman yiğitler yetiştiren bir anne. Çocuklarını birer iman âbidesi olarak yetiştiren ve onların Allah ve Rasûlü yolunda şehid olmalarına sevinen bahtiyar bir anne. Bu genç şehid kardeşler "Afrâ'nın oğulları" lakabıyla anılır olmuşlardır.
ALLAH TEÂLÂ onlardan razı olsun. Ruhları şâd, kabrleri cennet olsun.
Rabbimiz bizleri şefaatlerine nâil eylesin.
ÂMÎN .HAYRINI GÖRÜN İNŞÂEالله
ÂMÎN.HAYRLA KALIN.
RABBİME EMANET OLUN.
SELÂM VE DUA İLE.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️Hanım Sahabeler (Asr-ı saddet'te ki Yıldızlar⭐)
SpiritualPEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (SALLALLAHU ALEYHİ VESELEM) yaşadığı döneme ASR-I SAADET denir. İnsanlık tarihinin en saadetli zamanları o dönemde yaşanmıştır. Bu sebeple bütün MÜSLÜMANLAR hangi zamanda yaşarlarsa yaşasınlar o kutlu Asra özenir , o kutlu asr...