HAZRET-İ ÜMMÜ GÜLSÜM (RADIYELLÂHÜ ANHÂ)

308 44 51
                                    

Hazret-i Ümmü Gülsüm (radıyellâhü anhâ)

Üçüncü Nur Parçası

Ümmü Gülsüm (radıyallahu anha) , Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin üçüncü kızı...

Mekke müşriklerinin şiddetli ambargoları altında büyüyen çilekeş bir genç...

Annesi ve iki ablasının vefatlarını küçük yaşta gören sabır ve metanet sahibi bir iman eri...

Ablası Rukıyye (radıyellâhü anhâ) ile kader çizgileri birbirine benzeyen ikiz gibi iki kardeş...

Her ikisi de iman ve edeb âbidesi Hazreti Osman (radıyellâhü anh)'a nikâhlanarak onun "Zinnûreyn=iki nur sahibi" diye ünvan almasına vesile olan bahtiyarlardan.

O, Mekke'de bi'setten = peygamberlikten önce doğdu.

Kureyşliler kendi aralarında: "Muhammed'in () kızlardan başka çocuğu olmuyor..." diye konuşuyorlardı. Ne söylediklerinin, farkında bile değillerdi.

Onlar kız çocuğu doğduğunda diri diri kumlara gömecek kadar câhiliyet içerisinde merhametsiz ve meymenetsiz vahşi kimselerdi.

Onların cehâlet ve vahşet hallerini âyet-i celîle şöyle bildiriyor: "Onlardan birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı kavminden gizlenir. Onu aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür..." (Nahl sûresi; 58 - 59)

Sevgili Peygamberimizin (ﷺ) üçüncü kızı böyle bir câhiliyet ve vahşet içerisinde yaşayan toplumda dünyaya geldi.


Dolgun yüzlü güzel olduğundan dolayı ona Ümmü Gülsüm adı verildi. Peygamberlikten önce gelişip büyüdü.

Ablası Rukıyye (radıyellâhü anhâ) ile ikiz gibiydiler. Her ikisi de cahiliye döneminde Ebû Leheb'in oğullarına istendiler. Fakat Rabbımız o gülleri, müşrik eli değmeden kurtarıp tekrar baba ocağına döndürdü.


Ümmü Gülsüm ve kızkardeşleri Hz. Hatice (radıyellâhü anhünne) ile birlikte İslâm'la ilk şereflenenlerdendir.

Cahiliye döneminde Uteybe ile nikahlanmıştı. Allah Teâlâ "Tebbet" sûresini nâzil buyurunca; Ebû Leheb oğullarına baskı yaptı ve O'nun kızlarını boşayın dedi. Onlar da babalarının sözünü tuttu. Böylece habîbinin gülleri iman ve insanlıktan nasibi olmayan müşrik ellerdenkurtulmuş oldu.



Kısa bir zaman sonra Hazreti Rukıyye, Hazreti Osman (radıyellâhü anhümâ) ile evlenip Habeşistan'a ailecek hicret ettiler. Ümmü Gülsüm kızkardeşi Fâtıma (radıyellâhü anhümâ) ile beraber Mekke'de Habîb-i Ekrem (ﷺ) efendimizin yanında kaldılar.

İki ablası evlenmişti. Ev işleri ona kalmıştı. Hayatın sıkıntıları, müşriklerin eza, cefa ve ambargoları artmıştı. Haşimoğullarıyla birlikte müslümanlar Ebû Tâlip mahallesinde hapsedilmişti. Üç yıl süren bu ambargoda aç ve susuz bırakılmışlardı. Ümmü Gülsüm (radıyellâhü anhâ) bu zor ve sıkıntılı günlerde anne ve babasının elem ve kederini hafifletmeye çalıştı.

Üzerine düşen sorumluluğu idrak ederek annesine: "Üzülme anneciğim!.." diye onu teselli etti. Allah herşeye kadirdir. Bu çilelerin de sona ereceği bir zamanı var diye sabretti.
Sabrının mükâfatını Allah Teâlâ'dan bekledi. Günler sıkıntı içerisinde bir bir geçmekteydi.

Birgün Ebû Tâlib müslümanların kuşatıldığı mahalleye geldi ve ambargonun kalktığını müjdeledi. Kâbe'ye asılan vesîkanın parçalandığını haber verdi. Bu haber müslümanları çok sevindirdi.


✔️Hanım Sahabeler (Asr-ı saddet'te ki Yıldızlar⭐)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin