HZ. ÜMMÜ MİSTAH BİNT-İ RUHM EL-KUREYŞİYE EL-MUTTALIBIYYE (RADIYELLÂHÜ ANHÂ)

43 12 2
                                    

Ümmü Mistah bint-i Ruhm el-Kureyşiye el-Muttalibiyye (radıyellâhü anhâ) hanım sahâbiyelerdendir. Künyesiyle meşhurdur. İsminin Selmâ olduğu rivâyet edilir.

Ebû Ruhm’un kızıdır. Annesi Hazreti Ebû Bekr (radıyellâhü anh)’ın teyzesi Reyta bint-i Sahr’dır. Kendisi Üsâse bin Abbâd (radıyellâhü anh) ’ın hanımıdır. Bu evlilikten oğlu Mistah ve kızı Hind dünyaya geldi.

Hazreti Âişe (radıyellâhü anhâ) ’ya iftira olayındaki tavrından dolayı oğlu Mistah’a en büyük tepkiyi, annesi Ümmü Mistah (radıyellâhü anhâ) göstermişti. Kendisi İslâm dinini güzel yaşayan bir hanımefendiydi.

Hicri 5. Miladi 626 yıllarında meydana gelen Benî Mustalık Ğazvesinden sonra ortaya atılan ve başta Hazreti Âişe (radıyellâhü anhâ) ’yı ve tüm Müslümanları oldukça üzen ifk hadisesinde, Ümmü Mistah (radıyellâhü anhâ) ’nın oğlu Mistah bin Üsase de münafıkların tahriklerine kapılmış ve onun gibi birkaç sahabe malesef bu tuzağa düşmüşlerdi.

Hazreti Âişe (radıyellâhü anhâ) der ki:

     “-İşte, iftiracılar aleyhimde, söyleyeceklerini söylemişler ordugâh çalkalanmış, Vallâhi benim bunların hiçbirinden haberim dahi yoktu. Aleyhimde iftira ederek helak olanlar olmuş. İftiranın en büyüğünün ve çoğunun gerisinde, Abdullah bin Ubeyy bin Selül varmış!”

Hazreti Âişe (radıyellâhü anhâ) , başına gelenleri anlatmaya devam ederek der ki;

“-Sonra Medine’ye geldik çok geçmeden ağır bir humma hastalığına tutuldum. Bir ay bu humma hastalığını çektim. Meğer bu sıralarda halk iftiracıların uydurdukları iftiralara dalmışlar. Tefrikalara düşmüşlerdi. Ben ise, hiçbir şey sezememiştim, anlayamamıştım. Aleyhimdeki iftiralar Resûlullah (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) ’e, ve babamla anneme kadar yetiştirilmiş fakat onlar bana bunlardan ne az ne de çok bahsetmiyorlardı.

Yalnız, evvelce hastalandığım zaman Resûlullah (صَلَّي اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) ’den görmüş olduğum ilgi, alaka lütuf ve iltifatları bu hastalığım sırasında göremeyişim ve kendisinin yanıma girdikçe selâm verip adımı anmadan:

     “-Hastanız nasıldır?

Diye sorarak dönüp gidişi beni şüphelendiriyor ve üzüyordu. Fakat ortada dönen dolaşan şeyler den hiç haberim yoktu. Aradan yirmi bu kadar gece geçtikten sonra idi ki, hastalığımı atlatmış nekâhat devresine girmiştim. Biz Arab kavmi o zaman Arab olmayanların evlerin yanında edindikleri su helâları (tuvalet mahalleri) kokusundan iğrendiğimiz için evelerimizin yanında bulundurmaz Medine’nin kırlarına çıkardık. Kadınlar oraya her gece ihtiyaçlarını gidermek için çıkarlardı.

O zaman, bizim halimiz, göçebe Arabların sahrada hacetlerini gidermelerine benzemekte idi. Ben, yine bir gece Mistah bin Ûsase’nın annesi ile, hacet giderme yerimiz olan (Menası’) tarafına çıkmıştım. Buraya ancak geceden geceye çıkardık. Bu’da evlerimizin yanında helalar edinmemizden önce idi.

Mıstah’ın Annesi Selma Hatun ki, Ebû Rühm bin Muttalib bin Abdimenaf’ın kızıdır. Annesi ise Sahr bin Amir’in kızı olup Ebû Bekir’i Sıddık’ın halasıdır. Selma Hatunun oğlu Mistah, (Avf) Üsase bin Abbad bin Mutalib’in oğludur. İşte, ben, ve Mistah’ın annesi hacetimizi gidermek üzere Menası’a çıktığımız sırada Mistah’ın annesi ayağı çarşafına takılarak düşünce:

     “-Mistah! Yüzünün üzerine düşesin. Kahrolasın inşallah!” diyerek oğluna bedduâ etti durdu.

Ben de:

     “-Be ey ana! Sen ne diye oğluna bedduâ edip, kötü sözler söylüyorsun?” dedim, sustu bana hiç cevap vermedi.

İkinci kez yine ayağı dolaşıp düştü yine:

✔️Hanım Sahabeler (Asr-ı saddet'te ki Yıldızlar⭐)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin