Hazret-i Rukiyye (RADIYALLÂHÜ ANHÂ)
Hazreti Rukıyye (radıyaelâhü anhâ), Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin ikinci kızı...
Zâtü'l-Hicreteyn = İki hicret sahibi lakabına mazhar çilekeş bir iman eri...
Aile olarak kocasıyla ilk hicret eden muhâcirlerden...
İslâm davâsı uğruna akla hayale gelmedik eziyetlere ve çeşitli ibtilâlara maruz kalan ve o belâları sabırla geçiştirmesini bilen örnek neslin örnek insanları...
Peygamberimizin (ﷺ) ilk vefat eden kızı...
O, Peygamberlikten yedi sene önce Mekke'de dünyaya geldi. Hazreti Hatice (radıyellâhü anhâ) gibi adamış olgun, zeki ve davâ şuûruna sahib bir annenin yanında büyüdü. Eğitimini, edebini, görgüsünü, ahlâkını aile yuvasında tamamladı. Sevgiyi, saygıyı ve insanlara şefkati, merhameti rahmet pınarı baba ocağında öğrendi. O, ablası Zeyneb'in (radıyellâhü anhâ) evliliğinden sonra ev hizmetlerinde öne geçti.
İşindeki becerisi, titizliği, tertib ve düzenliliğiyle akrabalarının dikkatini çekti. Anneciğinin hizmetlerine kardeşi Ümmü Gülsüm (radıyellâhü anhâ) ile beraber yardımcı oldu.
Onlar sanki ikiz gibiydiler. Birbirlerine son derece nezaket ve muhabbetle bağlı idiler. Kader onları birbirine öylesine yakın eylemişti ki, hayatları sanki birbirini takip etmekteydi.
Birgün büyük amcaları Ebû Talib ile birlikte bir heyet evlerine geldi. Amcazâdelerinin akrabalığını arzu etmekteydiler. Hoşbeş ettikten sonra sadede gelindi ve Ebû Talib söze başladı. Şöyle dedi:
"Yeğenim Zeyneb'i Ebü'l-Âs İbni Rebî'e verdin. O gerçekten şerefli bir hısımdır. Rukıyye ile Ümmü Gülsüm'ü de amcanın oğulları Utbe ve Uteybe'ye istemeye geldik. Şeref ve soy bakımından onlar da geri değillerdir. Vermeyeceğini zannetmem." dedi.Muhammedü'l-Emin (ﷺ) Efendimiz bu teklife karşı: "Doğru söyledin amcacığım! Akrabaya önem vermek gerekir. Ancak ey amcam! bu konuda bana biraz mühlet ver de kızlarımla konuşayım." buyurdu.
İnsan değerini en iyi bilen o emin, güvenilir insan kızlarına danışmadan bir cevap vermedi.
Amcalarına sevgiyle, hürmetle davrandı. Fakat Hane halkıyla istişare etmeyi huzurun mutluluğun kaynağı ve hanımlara verilmesi gereken önemli bir değer olarak kabul etti. Konuyu ev halkına açtı. Sâdık eş Hazreti Hatice (radıyellâhü anhâ) kızlarına durumu anlattı.
Anne ve kızlar Ebû Leheb'in karısı Ümmü Cemile'yi çok iyi tanıyorlardı. O geçimsiz, katı kalbli, kalb kırıcı söz ve tavırlarıyla meşhurdu. Böyle bir kaynanaya gelin olarak gitmeye kimsenin gönlü ısınamadı. Edeb gözetip işi kendi haline bırakmayı tercih ettiler. Neticede bir takım endişelerle birlikte evlenmelerine karar verildi. Şefkatli baba kızları için bereket diledi. Onları Allah'ın (ﷻ) hıfz u emânına bıraktı.
Rukıyye ve Ümmü Gülsüm'ün (radıyellâhü anhümâ) evliliğinin karara bağlandığı günlerden birgün Mekke semâlarında bir nûr göründü. Sevgili babalarına Cebrâil (aleyhisselâm) gelmişti. Allah (ﷻ) onu kendine resûl olarak seçmişti. O güne kadar "Muhammedü'l-Emin" diye herkesin güvendiği, herşeyini rahatlıkla emanet bıraktığı sevgili babaları şimdi "Muhammedün resûlullah=Allah'ın elçisi" (ﷺ) olmuştu.
Yeni gelen Peygamber (ﷺ) ve getirdiği dine ilk inanan da sevgili anneleriydi. Peşinden aile efradı olarak Zeyneb, Rukıyye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma (radıyellâhü anhünne) inandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️Hanım Sahabeler (Asr-ı saddet'te ki Yıldızlar⭐)
SpiritualPEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (SALLALLAHU ALEYHİ VESELEM) yaşadığı döneme ASR-I SAADET denir. İnsanlık tarihinin en saadetli zamanları o dönemde yaşanmıştır. Bu sebeple bütün MÜSLÜMANLAR hangi zamanda yaşarlarsa yaşasınlar o kutlu Asra özenir , o kutlu asr...