Öncelikle şunu belirtelim,
Hifa Hatun bir Hanım Sahbe mi, değil mi bilmiyorum. Yani Sahabelerin kaynaklarında rastlamadım. Ama malumunuzca bir çok yerde Asr-ı saddet'te yaşadığıdır. Bizde buraya ekleyelim dedik :)HÎFÂ HATUN ( radıyellâhü anhâ i)
Kadın sahâbîlerden. Medine-i Münevvere’de güzelliği ve ahlâkı ile meşhûrdu. Tevekkül sahibi kazaya rızâ gösteren ve Hazreti Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’e çok bağlı olup, her sözünü dinlerdi. Âhireti çok düşünüp, hiç aklından çıkarmazdı. Hep ahirete hazırlanıp, ona yarar ameller işlemeye çalışırdı.Hifâ Hatun, bir gün Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimizin huzûruna gelerek,
“Ey Allah’ın Resûlü! Bana beni Cennet’e götürecek bir iş (amel) öğret” dedi.Bu arzu ve isteği üzerine Resûlullah ( aleyhisselâm )
“Önce bir erkekle evlenmen lâzımdır. Bununla dînin yarısını emniyete alırsın.” buyurdu. Bu emir üzerine;
“Ey Allah’ın Resûlü! Küfvüm, (dengim) kim olabilir? Bana Habeşistan hükümdârı Melik Necâşî evlenme teklifinde bulundu. Fakat, ben onun bu teklifini kabûl etmeyip, geri çevirdim. Hatta yüz deve ile birçok zînetler veren de oldu. Onu da kabûl etmedim. Bu gün ise ahirette kurtuluşun evlenmekte olduğunu buyuruyorsunuz. Yâ Resûlallah! Siz kimi beğenip, uygun görürseniz, ben ona râzıyım” dedi.Resûlullah (aleyhisselâm ), Hîfâ Hatun’a Eshâbından kimin ismini verirse, diğerlerinin ümidsiz olacağını anlayıp,
“Mescide en evvel kim gelirse, onunla evlen.” buyurdu. Sahâbîlerin hepsi bu duruma râzı oldu. Allahü teâlâ, onlara (Eshâba) öyle bir uyku verdi ki, hiçbir sahabî erken uyanamadı.Resûlullah (aleyhisselâm) önce kimin geleceğini merakla bekliyordu. Birdenbire Süheyb (radıyellâhü anh) göründü. Süheyb (radıyellâhü anh) , kimsesi olmayan, fakîr, rengi siyaha yakın, görünüşü güzel olmayan, uzun boylu, zaif ve çelimsiz, ince yapılı bir sahabîydi.
Hifâ Hâtun ise, son derece güzel ve zengindi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) namazdan sonra Hifâ Hatun’u ( radıyellâhü anhâ), çağırarak durumu bildirdi. Hifa (radıyrellâhü anhâ) Allahü Teâlâ’nın kazasına râzı olduğunu, Hazreti Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’e arz etti.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu durum üzerine hutbe okudu. Nikah akdi yapıldı ve; “Ey Süheyb! Kalk bu hanımın için bir şey al. Hanımının elinden tut, evine götür.” buyurdu.
Süheyb (radıyellâhü anh);
“Ya Resûlallah! Dünyalık olarak yanımda ne bir dirhem gümüşüm, ne de içinde yatacak ve barınacak bir evim var. Benim evim mesciddir.” Dedi. Bunları işiten Hifâ Hâtun (radıyellâhü anhâ), Süheyb’e (radıyellâhü anh) onbin dirhem gümüşlük bir kese göndererek, filanca yerdeki hazır konağı da O’na hediye ettiğini bildirdi. Süheyb (radıyellâhü anh) ’in kendisini götürmesini istedi.Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onlara çok duâ etti. Eshâb-ı Kirâm da, Hifâ Hatun (radıyellâhü anhâ) ’nın bu hareketini çok övüp, Allahü Teâlâ’ya hamd ettiler. Süheyb ve Hifâ Hâtun (radıyellâhü anhümâ) kalkıp, konağa gittiler.
Yemekten sonra, yatma vaktinde, Hifâ hatun (radıyellâhü anhâ)
“Ey Süheyb! İyi bil ki, ben sana ni’metim, sen bana mihnetsin (sıkıntı veren). Sen bu ni’mete şükür, ben bu mihnete sabır için, gel, bu geceyi ibadet ve tâatle geçirelim. Sen şükür ediciler, ben de sabr ediciler sevâbına kavuşalım. Çünkü Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Cennet’te yüksek çardak vardır. Burada yalnız şükr edenler ve sabr edenler bulunur” buyurdu, dedi.Zifaf gecesi ikisi de Allahü Teâlâ’ya karşı ibâdet ve tâatta bulundular. Süheyb (radıyellâhü anh), Mescide geldi. Cebrâil (aleyhisselâm) geceki durumdan Hazreti Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’i haberdar etti. Cennet ve Cemâl-i ilahi ile müjde verdi. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ;
“Ey Süheyb, gece ki halinizi, sen mi anlatırsın, ben mi söyleyeyim?” buyurunca Süheyb (radıyellâhü anh)
" yâ Resûlullah siz söyleyiniz " dedi. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)
“Siz Cennetliksiniz ve Allahü Teâlâyı göreceksiniz.” müjdesini verdi.Süheyb (radıyellâhü anh) sevincinden ve Allahü Teâlâyı görmek ve O’na kavuşmak aşkından secdeye kapanarak şöyle duâ etti;
“Ya Rabbi! Eğer beni mağfiret ettiysen, günahlara bulaşmadan rûhumu al.” Dedi. Allahü Teâlâ, O’nun bu duâsını kabûl ederek, secdede rûhunu aldı. Eshâb-ı Kirâm bu duruma ağladı.Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ,
“Daha şaşılacak şey Hifâ’nın da bu anda rûhunu Hakka teslim etmiş olmasıdır.” buyurdu. Her ikisinin de namazını kılarak yanyana defn ettiler. Başları ucuna iki tahta diktiler. Tahtanın birine;
“Bu Allahü Teâlâ’nın ni’metine şükr edenin kabridir.” Diğerini de;
“Bu Allahü Teâlâ’nın mihnetine sabr edenin kabridir.” diye yazdılar. Eshâb-ı kirâm’ın Allahü Teâlâ’ya karşı aşkları ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’e karşı bağlılıkları bu kadar kuvvetliydi.Hifâ Hatun (radıyellâhü anhâ) ’nın tevekkülü, kazaya rızâsı ve sabrı asırlardır anlatılıp, herkes tarafından sevilip, imrenilmesine rağmen nesebi ve başka hayat hikâyesi bilinmemektedir. O gönüllerde taht kuran bir sultandı.
Şübhesiz ki en doğrusunu ALLAH TEÂLÂ bilir.
ALLAH TEÂLÂ onlardan razı olsun. Ruhuları şâd, kabirleri cennet olsun.
RABBİMİZ bizlere kendi hayatımızda onları rehber edinmeyi nasîb eylesin. Onların yüce duygularına ulaşabilmeyi hayat ölçümüz eylesin. RABBİMİZ bizleri şefaatlerine nâil eylesin,
ÂMÎN.Diğer yayınladığımız kitaplara bakmak ister misiniz? Profilime girip KİTAP DÜNYASI 📚 isimli kitapta tüm giriş bölümleri ile kolaylıkla inceleyebilirsiniz. :)
HAYRINI GÖRÜN اِنْ شَاءَ اللهُ تَعَالٰی
ÂMÎN.HAYRLA KALIN.
EN GÜZELİ OLAN الله EMANET OLUN.
SELÂM VE DUA İLE...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️Hanım Sahabeler (Asr-ı saddet'te ki Yıldızlar⭐)
SpiritualPEYGAMBER EFENDİMİZ'İN (SALLALLAHU ALEYHİ VESELEM) yaşadığı döneme ASR-I SAADET denir. İnsanlık tarihinin en saadetli zamanları o dönemde yaşanmıştır. Bu sebeple bütün MÜSLÜMANLAR hangi zamanda yaşarlarsa yaşasınlar o kutlu Asra özenir , o kutlu asr...