7-Sevgi

1.7K 56 1
                                    

*Bir küçücük aslancık varmış... Babası onu çok çok severmiş...*

1 Hafta sonra;

Buraya geleli 5 gün oldu. Daha kötüsü o kadın da buradaydı. Dragan onu 1 hafta önce kaçırmıştı. Tunç sayesinde adının Derya olduğunu öğrendim. Derya çok kötü durumdaydı. Mahvolmuş halde. Onu sevmesemde hatta nefret etsemde sonuçta o bir Türk savcısı. Her şeyden önce bir kadın. Ona yardım etmem lazım ama bi yandan da bunu ona görünmeden yapmam lazım.

"Dicle!" dedi alaycı sesiyle.

"Tunç yalnızken bana Dicle demen gerekmiyor" dedim bir yandan da göz çevirmeyi ihmal etmeyerek

"Tamam tamam kusura bakma" derken çoktan yanımda bitmişti.

"Noldu, bir sıkıntı mı var?" diye sordum merakla.

"Deryaya yardım etmemiz lazım" şok içinde kaldım ve bir yandan da sinirim tepeme çıkmıştı.

"Sen et!" dedim bir anda. Şuan resmen kendimle çelişiyordum. Az önce Derya'ya yardım etmem gerektiğini düşünürken şimdi ise istemediğimi belirtiyorum.

"Bahar meseleyi kişileştirme! " diye bağırdı bir anda. Bir anda bağırması afallamama neden olsa da çabuk toparlandım.

"Ben meseleyi kişileştirmiyorum" dedim onun sesini taklit ederek. Bana durduk yere böyle bağırması canımı sıkmıştı.

"Derya Yavuzla birlikte diye yapıyorsun bunları!" dediğinde gözlerimi kırpıştırdım birkaç kez.

Tunç'u bir kaç gündür tanıyorum ama daha önce onu bu kadar öfkeli görmemiştim. O hep bana karşı iyimser ve sevecenli davranmıştı ama şuan bambaşka bir yüzüyle karşılaşmıştım.

"Tunç sakin ol" dedim kırılgan bir sesle.

Tunç öfkeyle nefesini verdi. Sakinleşmeye çalışır gibiydi. İki elini saçlarının arasından geçirdikten sonra bir kaç saniye ifadesiz bir şekilde yüzüme baktı.

Korkmaya başlamıştım ama. Tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki sustu, muhtemelen beni kırmamak için susuyordu. Arkasını dönüp kapıyı da ardından çarptı. Kahretsin! Yine her şeyi berbat etmiştim.

...

Öfkem bir türlü geçmek bilmiyordu. Ağır sinir hastasıydım. Bunu kimse bilmiyordu birinin öğrenmesinden de ödüm kopuyodu! Eğer öğrenen olursa göreve devam etmem çok zor görünüyordu. Bileğimi olabildiğince sıkmaya çalışıyorum ama işe yaramıyor gibi.
"Sinir hastası bir insanın sakinleşme yollarından biri sağ bileğini olabildiğince sıkmasıdır."

Odanın kapısı sert bir şekilde çalıyordu. Eh tahmin etmek de zor değildi. Dragan itiydi büyük ihtimalle.

"Gel!" dediğimde yine o boktan sesiyle girdi içeri.

"Yakın bir adamım olmasan kapıyı tıklatma zahmetine girmezdim. " off boş yapma be !

"Noldu peki, Dragan? Bi sıkıntı mı var?" dedim sinirimi yatıştırarak.

"Şu yeni getirdiğin kız adı..." hatırlamaya çalışırken

"Dicle! " diye sözünü kestim.

"Evet Dicle. Nerde şuan?" diye sordu merakla. Suratına yumruğu geçirmemek için zor tuttum kendimi.

"Odasında" diye kısa bir açıklamada bulundum.

"Benim yanıma gönder. Mekan değişikliği yapacağız" dediğinde kaşlarım kuşkuyla çatıldı. Dragan ve anlık değişen kararları beni çileden çıkarmaya yetiyordu.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin