25-Misafir

873 24 2
                                    

Yeniden merhaba! Derya ve Tunç ağırlıklı bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz 😋

*Berbat yemek yapıyorsun.*

"Tunç!" titreyen ellerimle cama vurdum.

"Tunç! İyi misin?!" hala ses yok. Kalbimin küt küt attığını hissettim o an. İki el ateş edildi. Sonrası sessizlik. Arabanın kapısını sinirden yumruklamaya başladım. "Açıl artık açıl!" gözlerimin dolmasıyla ağlamam bir oldu. Neden hiç ses gelmiyor? Allah'ım ne olur ölmüş olmasın

Arabanın yakınında bir gölge belirdi. "Tunç" cama yapıştım. Tunç gelerek kilitli kapı'yı açtı. Bir hışımla arabadan inerek Tunç'un gözlerine endişeli gözlerimle baktım.

"İyi misin?" dedim kısık bir sesle. Başını aşağı yukarı sallayarak yanıt verdi. "İçeride neler oldu?" dedim az önceki korku dalgası tekrarlanırken.

"Bir şey olmadı, sadece etraf biraz dağıldı o kadar"

"Önemli değil" dedikten sonra gözlerim kolundan akan kan'a takıldı. Uzanarak koluna dokundum.

"Sen yaralanmışsın!" dedim fal taşı gibi açılan gözlerimle yaraya bakarken.

Kolunu geriye çekerek "önemli bir şey değil" dedi. Sinirle soluyarak konuştum.

"Ne demek önemli bir şey değil!? Hadi hastane'ye gidiyoruz" dedim emir verici ses tonumla. Bu sefer Tunç da sinirlenmişti.

"Gerek yok dedim, anlamıyor musun?!" kırgın gözlerle baktım yüzüne ardından kendimi toplayarak az önceki sinirli sesimi tekrar ettim

"O zaman içeri gel. Pansuman yapacağım" pansuman mı? Gerçekten mi? Kendime şuan hayret ediyor ve küfrediyordum. Ben en son birine pansuman yaptığımda yarası daha kötü duruma gelmişti.

"Ben sana güvenmiyorum, sen ne anlarsın pansuman yapmaktan?"

"Ben bir kere çok güzel pansuman yaparım. Yara'yı hemen iyileştiririm." vay be nasılda salladım öyle

"Ben gidiyorum." diyerek yürümek için adım atmıştı ki kolundan tutarak durdurdum

"Bana yardım ettin. Sana borçluyum." yalvaran masum kedi bakışlarımı da yolladıktan sonra Tunç pes ettiğini belli eden bir tebessüm etti. Arabadan çantamı alarak eve doğru yürüdüm. Tunç da arkamdan geldi.

Eve girdiğimde gördüğüm manzara'yla sinirim tepeme çıktı. Adam'ın cesedi halı'daydı. Arkamı dönerek Tunç'a ters bir bakış attım. Tunç 'ne var?' der gibi başını salladı. Sinirle soluyarak önüme döndüm. Çantamdan telefon çıkararak polisi aradım.

"Alo iyi günler memur bey. Ben Savcı Derya Dumansız"
...
"Bir terörist evime girmiş. Şuan ölü bir şekilde yerde yatıyor. Bir an önce gelebilir misiniz?"
...
"Tamam,teşekkürler" dedikten sonra telefonu kapattım. Yaklaşık yarım saat sonra polisler gelerek cesedi aldılar. Biraz da sorguya çektiler. Gittiklerinde Tunç'la beraber çok severek aldığım ipek halımı çöpe attık.

Hala halı'nın yasını tutarken bu durum yüzüme de yansımış olmalı ki Tunç sürekli bana "iyi misin?" diyordu.

"Şu pansumanı yapalım artık" diye teklif sundum. Daha sonra banyo'ya çıkarak ilk yardım çantasını aldım. İçinde kurşun yarasını temizlemek için gerekli malzemeler vardı. Aşağı indiğimde Tunç gömleğini çıkarmıştı. Neyse ki altında beyaz kısa kollu bir tişört vardı. O da olmasaydı sanırım bu pansumanı yapamazdım.

Tunç'un dış görünüşü bile kaslı vücut hatlarını belli ediyordu. İnanın bana canlı canlı görmek istemem. Tunç koltuğa rahat bir şekilde yayılmış otururken bu rahatlığına gülmeden edemedim.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin