38-Meltem Kutlu

529 25 3
                                    

*Verdiğimiz savaşların arasında bile sevmiştik birbirimizi!*

Dışarıdan geldiğini tahmin ettiğim ses doldurdu kulaklarımı.  Bu çalan müzik insana huzur veriyordu resmen. Yani en azından bana.

'Çizdim kendi aklımca hayatının resmini... Bir şey bilmezdim aslında karıştırdım tüm renkleri! Hata yaptım tabii'

Şarkı sanki bizi anlatıyordu. Yada en azından ben öyle düşünüyordum çünkü ben her şarkının içinde bize ait bir parça bulabiliyorum. İkimize, Yavuz ve bana.

'Herkes başka bir şeyden kaçırmış kendini. Bazen yaşlı gözlerle kabullenmiş gerçekleri. Bazen memnun gibi'

Öyle ki! Biz ve yaşadıklarımız, verdiğimiz savaşlar Ferhat'ın dağları delmesinden, Mecnun'un çölleri aşmasından bile daha zor şeylerdi. Üstelik onlar sadece bir efsaneydi. Ya biz? Biz bunları gerçekten yaşamıştık! Gerçek savaşlar vermiştik! Gerçek bedeller ödemiştik!

Verdiğimiz savaşların arasında bile sevmiştik birbirimizi!

'Artık çok uzaklaştım, en çokta kendimden. Evden, senden göçmen kuşlar gibi...'

'Çok geç kaldığım halde solmuş resimlerde kaç yıl geçmiş hala güzel durur.'

Sanırım bu şarkıda huzuru en derinden yaşadığım kısmı geliyordu.

'Küçükken çok inanmıştım! Eğer çok istersen her şey mümkün, inanmak zor değil. Hikayem senle başlardı senle devam etsin. Beni sen inandır!'

Yüzüme yayılan aptal gülümseme şuanda bulunduğum ortamı bana unutturmuştu bile. Öyle ki Yavuz'un bana seslendiğini bile geç fark ettim.

"Bahar, duyuyor musun beni?" müziğe kendimi kaptırmayı bıraktım. Zaten dışarıdan gelen müzikte yavaş yavaş yok olup gitmişti.

"Dinliyorum siz devam edin. Yaşlı teyze neden gelmişti?"

"Hoşt! Sensin teyze, saygısız!" Yavuz'la birbirimize baktık. Şuan ikimizde gülmemek için kendimizi çok zor tutuyorduk. Sanırım karşımızdaki teyze nasıl göründüğünün farkında değildi.

"Tamam, olgun ablam ne için gelmiştin?" Yavuz'un taktığı isimle kendimi tutamadım ve gür bir kahkaha patlattım. Adını bilmediğimiz yaşlı teyze bastonuyla bacağıma vurunca gülmem geçti, ağzımdan acı bir çığlık kaçtı. Allah Allah, derdi neydi bu kadının?

"Saygısız" diye kendi kendine söylendi. Bu teyze  ne kadar ters biriydi böyle!

"Teyze ne için gelmiştin?" Yavuz beni umursamadan teyze'yle konuştu. Teyze de beni unutup sakin bir sesle Yavuz'a yanıt verdi. Öyle ki Yavuz ona teyze demesini bile umursamamıştı, gıcıklığı sadece banaydı yani.

"Oğlum, bu ev yıllardır boştu. Şimdi siz geldiniz, bir sürü de bağırış sesi duyuldu. Bende merak edip geldim. Tanır mıydınız ev sahiplerini?"

Yavuz gülümseyerek konuştu.

"Evet, peki sen nerden tanıyordun ev sahiplerini?" soruya soruyla cevap vermekti bu. Kadın başını öne eğdi, geçmişi hatırlamış gibi yumdu gözlerini. Belli ki bu evdeki birçok acı verici olaya şahit olmuştu.

"Burada dul bir kadın oturuyordu yıllar evvel. Küçükte bide oğlu vardı. Adı..."

"Yavuz!" diye sözünü kesti Yavuz.  Sanki ben yokmuşum gibi konuşuyorlardı.

"Evet Yavuz. Sonra bu oğlan askeri okula gitti. " diye anlatmaya devam etti. Bense hiç konuşmuyor sadece dinliyordum. Yavuz'un gözleri dolmuştu. Teyze hala anlamamıştı bahsettiği çocuğun karşısında olduğunu.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin