9-Ya öl! Yada kurtar!

1.5K 48 1
                                    

*İster yas tut benim için, Sarı Komutan! Ben çoktan ölmüş gitmişim*

Bölüm Şarkısı: Seksendört-Ölürüm Hasretinle

Umut, umut yoksa eğer yaşayamaz ki o insan. Umut, her hastalığa ilaçtır aslında. Çünkü eğer ki umudun yoksa çabuk pes edersin. Mesela, kanser hastasıysan ve içinde iyileşeceğini dair hiçbir umut yoksa o kanserle savaşmanın ne anlamı vardır ki?

Bazen içime bir umut doğuyor, belki bir ihtimal Bahar yaşıyordur! Benden şehirlerce uzakta bir yerde nefes alıyordur belki de ama sonra onun tabutunu omuzlarımda taşıdığım an geliyor aklıma ve içimdeki küçücük olan umut kırıntısı da esen rüzgarda uçup gidiyor.

"Şimdi biz buradan çıkacağız! Ya ölüme ya yaşamaya! Teröristlerin elinde Türkiye Cumhuriyeti savcısı var. Onu teröristlerin eline bırakamayız. Her ne pasına olursa olsun Derya'yı kurtaracağız. Anlaşıldı mı?"

"Emredersiniz Komutanım!"

Helikopter havalanmaya başlarken içim içimi yiyordu. Derman benden Baharı almıştı. Ya Draganda Deryayı alırsa? Ya onuda gözlerim önünde kaybedersem? Katlanabilir miyim buna? Hiç sanmıyorum!

Helikopterden indik. İner inmez telefonum çaldı. Arayan Eylemdi

"Efendim Eylem" dedim bir yandan da etrafı göz hapsine alırken.

"Yavuz vardınız mı?" diye sordu yüksek çıkan bir sesle.

"Vardık. Bu kadar kısa sürede bulman beni şaşırttı"

"Ee bizim de kendimize göre yöntemlerimiz var" telefon konuşmasını uzatmak istemediğim için direk veda ettim.

"Anladım sonra görüşürüz"

Telefonu kapattım. Etraf teröristlerle çevriliydi.

"Komutanım, Derya'yı burada tutuyorlar ama etraf çevrili."

"Dağılalım" dedim ve ardından cümleme devam ettim.

"Avcı yerini al. Keşanlı ve çaylak siz sağa. Ateş ve Aşık sizde sola"

"Emredersiniz komutanım!"

Ya öl! Yada kurtar!

Ya öl! Yada kurtar!

Ya öl! Yada kurtar!

...

Yalnız kaldı prens ve prenses...

Kahretsin! Saldırıya uğradık. Camdan kafamı uzatıp onu görmeyi umdum. Ordaydı sarı komutan! Hiç değişmemişti. Yavuz karasu buydu işte. Eğer seviyorsa sevdiğine sahip çıkar. Onu kimseye bırakmaz tabii sevdiği ölene kadar! Öldükten sonra artık o kadının onun için bir kıymeti kalmaz. Bunu yaşadığım için çok iyi biliyorum.

Yerde yatan teröristin şapkasını kafama geçirdim. Saçlarım kısa olduğu için gizleme gereği duymadım. Siyah hırkayı da üzerime geçirdim ve kapüşonu kapattım. Şuan bambaşka bir Bahar Kutlu vardı. Annem bile beni bu halde tanıyamazdı.

Deryayı kolundan tutarak kaldırdım.

"Nereye gidiyoruz?" dedi

"Sus ve sadece yürü!" dedim sesimi yükselterek.

Arka kapıdan koşarak kaçıyorduk.

Kahretsin! Yavuz oradaydı ve en kötüsü Derya'yı kaçırdığımı gördü. Silahını bana doğru tutarak peşimizden koşmaya başladı.

"Dur kaçma!"

Yavuz! Yavuz arkamdan bağırıyor. Ama durmadım. Deryayla beraber koşmaya devam ettim.

"Bahar, Yavuz beni bırakmaz!" ağzının ortasına çarpmamak için kendimi zor tutuyordum şuan.

"Kaçma dur! Deryayı bırak." durmadım, durmadım ve koştum!

Silah sesi. Bana ateş ediyor. Kaderimde bu da vardı demek. Sarı komutan tarafından kovalanmak.

İkinci bir silah sesi... Ama bu sefer ıska değil.

Üçüncü bir silah sesi daha... Bedenim de hissettiğim ikinci bir acı daha. Deryanın kolunu tutan elim gevşemeye başladı. Gözlerim buğulanmaya ve bulanık görmeye başladım. Daha fazla dayanamayarak yere yığıldım.

Çok soğuktu her yer. Ama hiçbir yer kalbim kadar soğuk değildi. Nefret ediyorum artık hayattan, sevmekten, bana sevmeyi nefret ettiren o adamdan!

Etraftaki sesler boğulu geliyor kulaklarıma. En son duyduğum şey "Derya iyi misin bitanem?" bugün burada beni öldüren bu kurşun değil sevdiğimin söylediği o sözler. Bazen bir kurşun yarası öldürür insanı bazen de söylenen söz. En sevdiğim şarkıyı mırıldandım son nefesimi verirken. Belki duyardı sesimi...

'Gördün mü bak bizden ötesi de varmış. Yaşananların hepsi meğer birer yalanmış'

'Kaderimde bu da mı vardı? Sevdiğimi başkalarıyla göreceksem eğer kör olsun bu gözler görmeyeyim bi daha!'

'Yar, ellerin nerde? Ya benide götür yada gitme! Bilirsin sensiz ben hiç yaşayamam ki ölürüm hasretinle...'

Yavaş yavaş kapandı gözlerim bir daha açamadım.

"İster yas tut benim için Sarı Komutan! Ben çoktan ölmüş gitmişim"

...

"Yavuz, bugün bir askerimiz şehit oldu. Daha yeni evliymiş. Karısı bugün çok ağladı Yavuz" dedim ağlayarak

"O an sen aklıma geldin. Ya sen de şehi... " diyemeden hıçkırıklara boğuldum. Cesaretim yoktu. O kelimeyi söylemeye cesaretim yoktu. İki eliyle bedenimi sardı. Güçlü kolları arasına aldı beni. Göğsüne yaslanarak ağlamaya devam ettim.

"Bak Bahar böyle düşünme! Eğer kaderimde şehadet şerbetini içmek varsa Allah'a bin kere şükürler olsun! Eğer ki şehit olursam sakın benim için ağlama. Unutma ben senin gülünce kısılan gözlerine aşığım. Onların ağlamasına izin vermem. O gözler hep gülecek tamam mı?"

"Tamam" diye mırıldandım ağlamaklı sesimle.

"Belki ben senden önce giderim." dedim başımı kaldırıp kolları arasından çıkarken.

"Böyle bişey olmayacak unut bunu! Sana bişey olmasına asla izin vermem Bahar. Sen benimsin hepte benim olacaksın"

Keşke sana ait olsaydım sarı komutan! Ama üzgünüm ki sen bir yalancıyla evlendin.

-
-
Benim yazarken çok duygulandığım bir bölümdü. Özellikle de Bahar'ın Yavuz tarafından vurulması gerçekten yazarken içim parçalandı. Bir an silmeyi bile düşündüm ama biraz aksiyonun fena olmayacağını da düşününce yazmaya devam ettim.

Ara sıra Yavuz ve Bahar'ın geçmişte yaşadıkları anlarada yer vericem. Biliyorsunuz ki bu kitap Söz dizisinin ikinci sezonunun devamı niteliğindedir. Dizide Bahar karakteri ölünce hepimiz çok üzülmüştük ve Bahar'ın ölümünü saçma bulmuştuk. Bende bu kitapta Bahar ölmeseydi neler yaşanırdı? Sorusunu dikkate alarak yazdım. Dizide görmediğimiz yerlerde var. Umarım beğenirsiniz ❤

🌸Okuyup oy vermeyi unutmayın 🌸

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin