58-Adım Adım

364 13 3
                                    

*Yarından daha yakın...!*

2 AY SONRA

Kazandıklarım ve kaybettiklerimin ardından 2 ay geçmişti. Oldukça sakin geçen 2 ay!

Bu 2 ayda tek yaptığımız düğün hazırlıkları ile uğraşmaktı. Normal insanlar gibi sakin ve huzurlu.

Son hazırlıklarımı tamamladığımda Yavuz ile birlikte evden ayrılıp düğün salonuna doğru yola çıktık.

"Yalnız bugün Su'yun günü. Bu kadar güzel olman haksızlık değil mi?" Yavuz'un iltifatına karşı gülümsedim.

"Evet, aynı zamanda Feyzullah'ın da günü. Peki senin bu kadar yakışıklı olman haksızlık değil mi?" Yavuz da benimle aynı tepkiyi vererek gülümsedi.

"Su ve Feyzullah evleniyor. Bunun anlamını biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum" derken başımı salladım. Bunun anlamı Yavuz ve bende yakında düğün yapacaktık. Yani öyle anlaşmıştık.

Uzun süren araba yolculuğunda sessiz kalmayı tercih etmiştik.

Bugün için aldığım elbise tam bana hitap ediyordu.

Uzun eteği balık modeldi ve belimide tam sarmıştı. Ayrıca bordo rujumla uyumlu olan rengi ve boynumdaki tasma ile birlikte oldukça güzel görünüyordum. Kısa kahverengi saçlarımı da düzleştirip açık bırakmıştım. Bileğime ise zincir bileklik takmıştım.

Ne Seher'den nede Göktuğ'dan haber alamamıştım. Doğrusunu söylemek gerekirse ikisini de çok merak ediyordum.

Başımı Yavuz'un omuzuna yaslayarak gözlerimi kapadım. Erkek parfümünün kokusu burnuma kadar geliyordu. Bu muhteşemdi!

Yolculuk bittiğinde araçtan inip düğün salonuna ilk adımı attık, kol kola.

"Hoş geldiniz" dedi Güler Abla ve ikimize birden sarıldı.

"Hoş bulduk" diyerek ikimiz birden sarıldık.

"Yavuz, bizim çocuklar üst kattaki odadalar. Feyzullah biraz stresli"

"E normal tabi" diyerek söze girdim.

"Ben bir bakayım" dedi Yavuz ve yanımızdan ayrıldı.

"Kızlar nerede?" diye sordum ben bu sefer.

"Gelin odasındalar. Sen git bende bir Su'yun anne babasına bakayım" onu başımla onayladığımda Güler Abla gitti, bende gelin odasına doğru yürümeye başladım.

Gelin odasına az bir adım kalmıştı ki biriyle çarpıştım.

"Pardon" dönüp baktığımda bana çarpan kişi kıyafetlerinden de anlaşılacağı üzere bir garsondu.

"Önemli değil" dedim tebessüm ederek. Garson hızlı adımlarla giderken yerde bir kağıt olduğunu gördüm.

"Garson mu düşürdü acaba?" dedim yerdeki kağıdı alırken. Bir yandan da şüphelenmeye başlamıştım.

'Alacakaranlık çöktüğünde çıkan vampirler...
Geçirirler dişlerini, avlarına!
Ölüm adım adım yaklaşırken koş, kaç!
Ama bil ki ne kadar kaçarsan kaç kurtulamazsın ecelinden!'

(Yarından daha yakın...!)

Tüylerim diken diken olurken bu kağıdın kesinlikle benim için yazıldığına emin olmuştum artık. Başımı kaldırarak kendi etrafımda bir tur döndüm. O garsonu bulmalıydım.

Kağıdı avcumda saklarken koştum, garsonun gittiği yöne doğru. Karşıma çıkan herkese tek tek sordum.

"Burada bir garson gördünüz mü?"

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin