51-Ölüm Oyunu

477 15 4
                                    

*Yavuz, o senin kardeşin!*

Yok bir sitemim, hayatta her şey kısmet...  demişti şair. Haklıydı, bu hayatta başımıza gelen her şey ya kısmettir yada kaderimiz.

Hayatta görmediğimiz veya görmek istemediğimiz birçok detay var. O küçücük detaylar günü gelir bizim hayatımızı bile kurtarabilir.

En son ne olmuştu? Neler yaşanmıştı, hatırlayan var mı? En son neredeydim ben ve şimdi neredeyim?

Uzun süredir baygın bir şekilde yatıyorduk arabanın geniş bagajında. Neler olmuştu? Bu adamlar nerden çıkmıştı böyle? Biri açıklasın artık!

Gözlerim yavaş yavaş aralanmaya başladı ama gördüğüm şey zifiri karanlıktan ibaretti. Büyük ihtimalle kaçırılmış ve gözlerim bağlanmıştı.

Tunç? Evet evet Tunç! En son onunla birlikteydim ve sonra bir şey oldu. Saldırıya uğradık ve şimdi buradayız.

İçinde bulunduğumuz araç durduğunda biri tarafından kucaklandım ve bir binanın içerisine sokuldum. Küf kokusuna bakılırsa eski bir binaydı.

Ses çıkarmak yerine etrafımda olan bitene kulak astım. Bir sandalyenin üzerine oturtulduğumda baygın numarasını devam ettirerek başımı geriye bıraktım.

Zaten ellerim ve ayaklarım bağlıyken birde sandalyeye bağlanmıştım. Sonra üzerime patlayıcı'ya benzeyen bir düzenek bağlandı.

Bazı sesler duydum, Tunç'u da getirmişlerdi. Ses çıkmadığına göre benim aksime o gerçekten baygındı.

"Bağladık efendim" kahretsin ki hiçbir şey göremiyordum! Az önce kucakta taşındığım için anladığım kadarıyla bu herifler takım elbiseli idi. Yani terörist değillerdi.

Tahminimce herkes çıkmıştı ve kapı kapanmıştı ama hala hissettiğim bir nefes vardı. Şuan biri tarafından izleniyordum. Ah Tunç baygın yatmanın sırası mı?

Tek başıma da savaşırdım ama iki kişi olunca şans daha çok artıyordu. Yavaş yavaş yaklaşan adım sesleri tam önümde durdu. Az sonra bir el dokundu yanağıma ve şefkatle okşadı. Kimdi bu?

"Ah, Bahar benim olman için neleri feda etmezdim ki?" sesin sahibi bana tanıdık geliyordu ama çıkaramadım. Sessiz kalıp sesine odaklandım.

"Sen ve ben! Ama sen Yavuz olduğu sürece gelmeyeceksin ki, biliyorum" ses tonu çaresizliğini belli eden cinstendi.

"Benim olamayacaksan Bahar, kimsenin olamazsın" beyin hücrelerim sesin sahibini sonunda bulmuştu! Bu Göktuğ'un sesiydi.

Daha fazla dayanamadım ve sonunda konuştum.

"Neden?" dedim gözlerim kapalı olmasına rağmen yüz ifadesini tahmin edebiliyordum. Büyük ihtimalle alaycı bir ifade takınmıştı.

Gözlerimdeki kumaşı açtı. Camdan vuran güneş ışığıyla gece mavisi gözleri daha parlak bir hal almıştı.

Gözlerim hemen yan tarafımdaki sandalyede oturan Tunç'a kaydı. Yeni yeni uyanıyordu. Onun da üzerinde bomba düzeneği vardı. Göktuğ onun da gözlerini açtı ve sonra tekrar benim önümde durdu.

"Kimsin lan sen?!" dedi Tunç sert erkeksi sesiyle. Ardından beni fark etti ve daha yumuşak bir sesle "Bahar iyi misin?" dedi.

Başımı sallayarak benim için endişelenmemesini sağladım.

"Ben Göktuğ, Bahar zaten tanıyor beni" dedi başıyla beni göstererek.

"Evet tanıyordum en azından tanıdığımı düşünüyordum. Annemin misafiri olarak gelmişti evimize" diye açıklamada bulundum.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin