*Geçmişimden kaçtıkça daha çok içine batıyorum.*
Bahar, suçluluk dolu gözleriyle gözlerimin içine baktı. Ona bu odaya girmemesi gerektiğini söylemiştim. İlla yalvarmam mı gerekiyordu, anlaması için?
"Yavuz ben..." gözlerimi odanın içinde gezdirdim. En son 10 yıl önce girmiştim bu odaya. Her santimi tek tek aklımdaydı. Annemin ölüm anı sanki dünmüş gibi hala kalbimin bir köşesindeki kanayan yaramdı!
"Geçmişimden kaçtıkça daha çok içine batıyorum. " dedim doğru olan bir gerçeği vurgulayarak. Ben kaçtıkça geçmişim yakama yapışıp beni körelten bir karanlığın içine sürüklüyordu.
"Bahar sana girme dedim. Hiç düşündün mü neden girmeni istemediğimi?" anlamıyordum, belki de anlamak istemiyordum. Ondan sadece anlayış beklemiştim, beni biraz anlamasını ummuştum ama o yapmamıştı, ne hissedeceğimi düşünmeden girmişti bu odaya!
"Yavuz özür dilerim haklısın ben..."
"Bahar sus! Yeter artık" daha fazla tartışmak istemiyordum çünkü buna gücüm yoktu! Odanın içinde gezindim bir süre. İlmek hala tavanda asılı duruyordu. Başka ne olacaktı ki zaten? Yıllardır bu kapı kilitliydi. Ben bile açmaya cesaret edememiştim. Odanın sağ duvarına sırtımı yaslayarak yere oturdum. Bahar da korkar adımlarla yaklaşarak yanıma oturdu.
"Yavuz, neler oldu burada?" gözlerimi bir süre sımsıkı yumdum. Kaçış yoktu. En iyisi geçmişle yüzleşmekti!
Çünkü kaçtıkça korkular azalmıyor, katlanarak artıyor!
10 YIL ÖNCE;
Yaklaşık iki saattir yüzüme sersem bir gülümseme esir almıştı ve ben bu sersemliğin etkisinden çıkamamıştım. Nasıl çıkabilirdim ki? 4 yıldır kurdeşen döktüğüm okuldan sonunda mezun olmuştum. Hemde kıdemli üsteğmen rütbesiyle. Annemin hayallerini gerçekleştirebilmiştim nihayet. Ona verdiğim sözü tutmuştum. Taksiye binmeden önce annemin en sevdiği çiçek olan 'gül' den bir buket alıp evin yolunu tuttum.
Asker üniformam'ın verdiği onur ve gurur bunca zaman çektiklerime değer olduğunu kavramamı sağladı. Öyle ki artık babamın yokluğu bile canımı acıtmıyordu. Çünkü benim annem vardı! Babam'ın yokluğunu bu yaşıma kadar hep onunla bastırdım ben. Hep ona sığındım. Şimşek çaktığı geceler onun koynunda buldum aradığım huzuru. Ona sarıldığımda güvende olduğumu hissettim. Hani derler ya 'babalar çocuklarının kahramanıdır' diye. Benim kahramanım annemdi! Bu zamana kadar hep onu örnek aldım ve bu durumdan pişman olduğum da söylenemez.
Taksi'ye ücretini ödeyip araçtan indim. Doğup büyüdüğüm eve baktım. Uzun zaman olmuştu gelmeyeli. Hem evimi hem de annemi o kadar çok özlemiştim ki!
Kapı ziline bastım. Açan olmayınca bir kez daha bastım. Daha sonra aklıma bende yedek anahtarın olduğu dank etti. Heyecandan unutmuşdum varlığını. Anahtarı çıkarıp kapı'yı açtım.
"Anne" dedim yüzümde hala geçmek bilmeyen bir gülümseme vardı ve benim bu gülümsemeyi bastırmakta başarılı olduğum pek söylenemez.
Ses gelmeyince lobide ilerledim. En yakın olan oda'ya girdim. Annem burayı misafir odası olarak kullanırdı. Temizlik haricinde pek fazla uğramazdı bu odaya. Zaten içerde değildi. Odanın kapısını kapattım.
"Anne!" bir kez daha bağırdım ama ses seda yoktu. Belki 'markete felan gitmiştir' diye düşündüm. Adımlarımı mutfağa doğru yönelttim.
Burada da yoktu. Ocağın üzerindeki çaydanlığa dokundum. İçinde çay vardı ama çaydanlık buz gibiydi. Yüzüme yayılan istemsiz gülümseme yavaş yavaş yok oldu. Artık tedirgin olmaya başlamıştım bile. Annem titiz bir kadındı. Çaydanlıkta boş yere çay bekletmezdi. Aklıma uzun süredir evde olmadığı düşüncesi geldi. Ama nereye gidebilirdi ki? Üstelik bugün mezun olacağımı da biliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/181078991-288-k292360.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Komutan #Watty2019
Romanceİster yas tut benim için. Ben çoktan ölmüş gitmişim "Hoşçakal Sarı Komutan" "Hoşçakal Doktor Hanım"