*Bu bir sır*
Az önce Yavuz merkezden çıktı. Bende vakit kaybetmeden Hamit Bey'in odasına yönelttim adımlarımı. Kapıyı tıklatarak içeri girdim.
"Hoşgeldin Bahar" dedi her zamanki mesafeli tonuyla. Hem mesafeli hemde tarif edemediğim bir sıcaklık hissettim.
"Hoşbulduk Hamit Bey" dedim onun aksine daha samimi bir sesle.
"Geç otur. Sana bi kahve söyleyeyim. " dediğinde ellerimi iki yana salladım hızla.
"Gerek yok aslında. Az önce Yavuz buradaydı. Sanırım bu kahve onun" diyerek önümde bulunan kahveyi gösterdim
"Evet onun." dedi düz bir tavırla.
Uzanarak kahveden uzun bir yudum aldım. Kahve soğuktu ama hissetmiyordum çünkü içimde hissettiğim soğukluk daha can yakıcıydı.
...
Hamit Bey ile uzun bir sohbet ettik. Bana yeni görevimin tüm detaylarını anlattı.
"Görev için sana yeni bir kimlik vereceğiz" Çekmeceden çıkardığı kimliği bana uzattı.
Kimliği inceledim. "Dicle Sercan" yeni adım buydu.
"Dicle Sercan! Örgüte bu isimle dahil olacaksın." daha yıkık bir isim bulamamışlar mı acaba? Dedim içimden ve yine içimden sırıttım.
"Teşekkürler. Ben artık çıkabilir miyim? Hazırlık yapmam lazım" ne olur tamam demesin, daha Yavuz'la ilgili onunla konuşacaklarım vardı.
"Tamam." dediğinde umudum tükendi, yüzüm düştü. Yine yeni yeniden içimden oflayarak baş selamı verdim ve tam gidecekken Hamit Bey ardımdan seslendi
"Bahar!" dediğinde kapı kolunu tutan elim gevşedi.
"Biraz daha dikkatli olmalısın, Yavuz bugün az kalsın seni görüyordu" kalbime keskin bir bıçak saplanmış iyice derine inerek kalbimde sakladığım o adamı öldürmeye çalışır gibi beni ondan ayırmaya çalışan bir hayat vardı önümde. Ve ben bu hayatın tek kahramanıydım.
Başımı aşağı yukarı sallayarak onayladığımı belli ettim. Odadan çıkarken aklımda sadece tek bir soru vardı.
Kalana mı zor, yoksa gidene mi?
...
Beynimi kemiren o ses bir türlü aklımdan çıkmazken, Bahar'la yaşadığım anlar bir bir gözümün önüne geliyordu. Çalan telefonuma uzandım. Gizli bir numara arıyordu.
"Hayırdır inşallah" dedim kendi kendime ve çalan telefonumu açıp kulağıma götürdüm.
"Alo Yavuz!" dedi yabancı bir erkek sesi
"Kimsin?"
"Benim Dragan!" dediğinde yabancı gelen ses tonu o an kesinleşti kulaklarımda.
"Dragan, ulan it! Ne var lan ne istiyorsun?" dedim sinirime hakim olamayarak.
"Yerinde olsam laflarıma dikkat ederdim." ses tonu alaylı çıkmıştı. Tabi bu durum benim daha çok sinirlenmeme neden oluyordu.
Taksiciye işaret verip taksiyi durdurdum. Telefonu kulağımdan çekip taksiciyle konuştum.
"Abi, yeniden bineceğim." diye kısa bir açıklamada bulundum. 45 yaşlarındaki adam başıyla onayladı beni.
Arabadan indim ve telefonu yeniden kulağıma götürdüm. "Ne diyorsun lan, sen?!"
"Diyorum ki sarı çocuk! Derya elimde"
Kaskatı kesildim. Ne tepki vereceğimi şaşırdım o an.
'Derya elimde!'
'Derya elimde!'
'Derya elimde!'
Bu cümle zihnimde tekrarlanıp beni yiyip bitirirken telefonun ardında bu durumdan keyif alarak gülen Dragan vardı. Kendimi toplayıp cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Komutan #Watty2019
Romanceİster yas tut benim için. Ben çoktan ölmüş gitmişim "Hoşçakal Sarı Komutan" "Hoşçakal Doktor Hanım"