*Bu gece sadece bizim olacaktı. İkimizin!
"İstihbaratçı olduğunu söylemek gibi!" Yavuz'un söylediği dört kelime beni altüst etmeye yetmiş hatta artmıştı. Ama nasıl olur? Yavuz bunu nerden öğrenmiş olabilir?
"Ne demek istediğini anlamıyorum" gözlerim yanmaya başlamıştı artık. Yanan gözlerim birazdan boşalacak olan gözyaşlarımın habercisi niteliği taşıyordu.
Yavuz bir iki adım yaklaşarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Yüzümü avuçları arasına aldı. En masum sesiyle konuştu benimle.
"Bahar, saklama. Bak ben sana kızmadım. Çünkü sen kötü bir şey yapmadın!" tuttuğum gözyaşlarım artık boşalmaya başlamıştı. Ağzımdan istemsiz bir hıçkırık kaçtı. Yavuz kollarını belime sardı. Başımı omzuna yaslayarak ağlamama izin verdi. Kokusunu içime çekebildiğim kadar çektim. Kokusu bile huzur verirken varlığı nasıl huzur vermesin ki?
"Özür dilerim, özür dilerim! Sana bunları yaşatmaya hakkım yoktu!" dedim gözyaşlarımın arasından.
"Ben sana kızmadım ki!" bunu söylerken gülümsediğini hissedebilmiştim.
"Bahar, ben seninle gurur duyuyorum. Eğer bilseydim ülken için çabaladığını, yemin ederim! Sana engel olmazdım" içime yeniden bir umut doğdu. Başımı kaldırarak masmavi gözlerine baktım.
"Gerçekten mi?" dedim. Babasının anlattığı masalların gerçek olup olmadığını sorgulayan kız çocuğu gibiydim.
Kızların ilk aşkı babalarıdır. Ben babamı çok severdim -annem, babamın adının geçmesini yasaklasa bile- aralarındaki kavgayı hiçbir zaman anlamlandıramamıştım. Annem neden babama bu kadar öfke dolu? Bilmemiştim hiçbir zaman!
Gerçi annem bana da çok düşkün değildir ya neyse! Şimdi bunları düşünmenin zamanı değil.
"Gerçekten" dedi Yavuz yine muhteşem gülümsemesi yüzünü esir alırken. Ne için ağladığımı unutmuş duruma gelmiştim resmen. O gülünce bende gülümsedim. Boynuna sımsıkı sarıldım.
"Seni seviyorum, sarı komutan!" diye fısıldadım. Sanki yüksek sesle konuşsam kader sesimi duyacakmış gibi. Bu an bozulacakmış gibi.
"Seni seviyorum, istihbaratçı hanım!" istemsiz güldüm bu hitap şekline.
"Yalnız o istihbaratçı hanım değil doktor hanım olacaktı." dedim sarılmayı bırakıp yüzüne bakarken.
"Ama artık doktor olmadığını öğrendiğime göre artık istihbaratçı hanımsın"
"Maalesef, artık o bile değilim" dedim normalde bu cümleyi söylerken ağlamam gerekirken ben şuan da aklımı yitirmiş gibi gülüyordum.
"O zaman işsiz hanım mı, demeliyim?" bu sefer kahkahalarla güldüm. Yavuz da benimle birlikte güldü. Yavuz bir anda ciddileşip konuştu benle.
"Bahar, 1 haftalık izindeyim. Sende artık işsizsin. Diyorum ki babamın son isteğini yerine getirelim. Bana yardım et! Sen istihbaratta çalıştın zamanında. Kardeşimi daha çabuk bulurum"
"Tamam, ne zaman başlayalım?"
"Hemen yarın başlayalım! Artık kaybetcek zamanım yok benim!" sadece başımı sallamakla yetindim.
"Yavuz sen bu durumu nerden öğrendin?"
"Kopuk bunca zaman beni takip ediyormuş, e haliyle senide" elimle arka kapıyı işaret ederek "bu kopuk mu?" dedim. Yavuz sadece tebessüm etmekle yetindi. Dışardan baksan 'deli' diye hitap ettiğimiz akli dengesi yerinde olmayan insanlardan biri gibi görünür. Ama zekası hepimizi cebinden çıkaracak niteliğinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Komutan #Watty2019
Romantikİster yas tut benim için. Ben çoktan ölmüş gitmişim "Hoşçakal Sarı Komutan" "Hoşçakal Doktor Hanım"