57-Acı ve Pişmanlık

433 13 1
                                    

*Kraliçe öldü ve prenses işte o zaman gerçekten bitti!*

O an tüm şarkıların sustuğu, mutlu sonların bittiği ve sadece acının, hüznün, kederin yaşandığı bir andı. Bir adamın kaybedişine şahit olduğum andı. İnanın bana eğer bir adam kaybetmenin acısını çektiyse her  ne yaparsanız yapın o adamı deviremezsiniz. Çünkü zaten o adam devrilmiştir, sadece ayakta duruyormuş gibi numara yapar size.

Her gün, her gün Yavuz'u kaybetme korkusuyla yaşarken tam başucumda çoktan kaybetmiş bir adam oturuyordu.

"Göktuğ..." dedim sadece, ilerisini söylemeye içim el vermedi. Sustu!

Yeniden "Göktuğ" dedim yumuşak sesimle.

Derin bir nefes aldı ve "Neden buradasın?" dedi.

"İpuçları beni buraya getirdi. Ben senin kötü biri olduğunu düşünmüyorum, Göktuğ. Hiçbir zamanda düşünmedim." diye kısa bir açıklama yaptım. Gözleri hüzünle parlıyordu.

"Bir tek sen inandın zaten, diğer herkes beni kötü bildi. Umurumda da değil zaten" Göktuğ her geçen gün gözlerim önünde yavaş yavaş ölürken ben buna seyirci kalamazdım. Ona yardım etmem gerekiyordu.

"Eğer ben evli olmasaydım gerçekten evlenmek isteyecek miydin benimle?" merak ettiğim sorulardan birini yönlendirdim bu sefer.

"Evet ama sen kabul etmezdin." tabi ki de etmezdim çünkü zaten benim kalbim ebediyete kapatılmıştı sadece bir adam için.

"Siz Yavuz'la birbirinizi gerçekten çok seviyorsunuz. Ben bunu hem senin hemde onun gözlerinde görüyorum. Siz Ada ve bana çok benziyorsunuz" dedi ve yere sabitlediği bakışlarını yüzüme çevirdi.

"Özellikle sen... Ada'ya çok benziyorsun." yüzümün her bir noktasını dikkatle inceledi.

"İşte bu yüzden istedim seninle evlenmeyi" bir şey demedim çünkü o ve ben olamazdık. Ben onunla evlensem bile onu hiçbir zaman sevmeyecektim ki! O da beni hiçbir zaman sevmeyecekti.

"Nasıl tanıştınız?" bu kadar büyük bir aşkın başlangıcı da oldukça büyüktür diye düşündüm

"Bizim aile şirketimiz vardı. Bende babam yaşlandığı için şirketin başına geçtim." dikkat keserek onu dinledim.

"Ada da benim sekreterimdi. İlk başlarda dikkat etmedim hatta sıradan bir çalışan olarak gördüm onu ama zaman geçtikçe onun davranışları dikkatimi çekmişti..."

"... Bir gün işten çıkacakken onu bahçede gördüm. Anneleri ölen yavru kedileri besliyordu ve onları seviyordu..."

"... Uzaktan izledim 'aşkım, hadi ye bakalım. Hadi uçak geliyor, geliyor' diyordu kedilere. Sanki anneleri gibi. İşin garip yanı çokta şirin görünüyordu." dediğinde acı içinde gülümsedi.

"İşte böyle" dedi son olarak. 

Aramızda uzun bir sessizlik oluştu. Ortamda duyulan tek ses nefes alışverişlerimiz ve dışarıdan duyulan araba egzozu ve korna sesleri idi.

"Şunu sakın unutma, Bahar." dediğinde yüzümü ona çevirdim.

"Sevdiklerin yanındayken kıymetini bil, kaybettiğin zaman kıymetini işte o zaman daha iyi anlıyorsun..."

"... Ellerinden kayıp gittiğinde sana kalan tek şey acı ve pişmanlık!"

Diyecek bir şey bulamadım. Zaten bu cümleyi kuran bir adama ne diyebilirdim ki?

"Beni arıyor değil mi?" diye sordu varla yok arası bir gülümsemeyle.

"Yavuz mu?" dedim yüzümü yüzüne çevirerek. Başını sallayarak onayladı.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin