47-Umut

461 15 2
                                    

Hayır! Olamaz!

"Öldü mü?" diye sordu Su korkuyla. Onun ne hissettiğini o kadar iyi anlıyorum ki!

Hepimiz korku dolu gözlerle doktorun ağzından çıkacak tek bir lafa bakıyorduk.

"Ölmedi ama hayati tehlikesi devam ediyor. " herkes derin bir oh çekti ama doktor yeniden ağzını açtığında hepimiz yeniden korkmaya başladık

"Komaya girdi!" Gözlerimi sımsıkı yumdum ve aynı oranda yeniden açtım. Bahar'ın gözü ilk beni buldu. Aklından geçenleri az çok tahmin edebiliyordum.

"Feyzullah! " Su dizleri üzerine çöküp ağladığında Bahar ve Eylem yanına gidip ona destek olurken, Güler Abla ve Nazlı da Feyzullah'ın annesini ayakta tutmaya çalıştılar. Gözüm Feyzullah'ın babasına kaydı. Dimdik ayakta duruyordu evet ama gözlerinden yaşlar akıyordu.

İçime bir sıkıntı çöktü. Daha fazla bu kasvetli ortama dayanamazdım. Çünkü bu tür ortamlar  bana geçmişte yaşadığım acılardan başka hiçbir şey hatırlatmıyordu.

Hastanenin bahçesine çıkıp arka tarafa doğru yürüdüm. Arkamdan birinin beni takip ettiğini fark etmiştim ve bu kişinin de Bahar olduğu aşikardı.

Çimlere oturup sırtımı ağaca yasladım ve gözlerimi kapatıp kuşların sesini dinledim. Aklımda tek bir düşünce vardı; Feyzullah yarına çıkabilecek mi?

Göğsümde bir ağırlık hissettim. Bahar yanıma oturup sırtını göğsüme yasladı. Saçlarının kokusu burnuma kadar gelip içime içime işliyordu adeta.

"Sence Feyzullah yaşayacak mı?" ses tonu o kadar masum çıkmıştı ki onu öpme isteğimi tetikliyordu.

"Allah büyük!" dedim kısık sesle. Konuşmak değilse anın tadını çıkarmak istiyorum. Bu kadar kötü olayın ardından azıcıkta olsa mutlu olmak istiyorum.

Aklıma gelen babamın günlüğünü cebimden çıkarıp Bahar'a verdim. Bahar anlamayan gözlerle bana baktı bir süre. Ardından günlüğün ilk sayfasını açtığında içinden düşen babamın ve kardeşimin fotoğrafını eline aldı.

"Yavuz bunlar kim?"

"Babam ve kardeşim!" dedim sanki çok normal bir şey söylermiş gibi.

"Sen ciddi misin?" başımı sallayarak onu onayladım. Bahar bir süre sessiz kaldı. Doğrusu bunu fırsat bildim. Çünkü insan bir süre sonra ses duymayı kaldıramaz duruma geliyor ve bende şuan bu haldeyim.

Kim bilir yukarıda neler oluyor? Bilmiyorum ama ben şuan azıcık da olsa sevdiğim kadınla 'huzur' kelimesini yaşamak istiyorum.

"Yavuz, elimizde bir ipucu da var artık, peki ne yapacaksın?" inan bende bilmiyorum demek isterim şuan ama o da en az benim kadar kardeşimi bulmak istiyordu, onu umutsuzluğa düşürmek isteyeceğim en son şeylerden biriydi sanırım.

"Eylemden yardım isteyeceğim. Sonuçta istihbaratta çalışıyor. Bana yardım edebilir" diye teklif sundum. Tunç denen o çocukta istihbaratta çalışıyordu ama son çare bile olarak ben ondan yardım istemezdim.

"İstersen Tunç'dan yardım isteyebilirim." bazen Bahar'a senin aklın nasıl çalışıyor diye sormak gelir içimden ama susarım.

"Bahar, Eylem halleder!" sesim alçak ama sert çıkmıştı. Bahar'ın yüzünü tam göremesem de göz devirdiğini anlayabilmiştim.

"Ela gözleri ve baş harfi T olan bir çocuk arıyoruz. Tunç'la eşkalleri eşleşiyor" dedi alaycı sesiyle.

"Ay, Allah korusun!" dedim telaşla. İhtimali bile insanı korkutuyordu. Biraz düşününce Tunç ve ben kardeş olmak! İmkansız geliyordu.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin