30-Ölümün Kıyısında

916 34 2
                                    

*Bebeğim melek oldu!*

Bir insan kaç kere inanır? Aynı yalancı'ya kaç kez kanar? 'Aşk' diye adlandırılan bu fani duygu'ya kapılmak insana kimi zaman pişmanlık kimi zamanda mutluluk duygusunu yaşatır. Bazıları da vardır ki iki duyguyu aynı anda tadar. Ben de onlardan biriyim. Adım Bahar Kutlu! Kim bilir ne zamandır etrafımı çevreleyen ışıkların altında yatıyorum...

Pişman mıyım, peki? Pişmanım!
Eğer başıma bunların geleceğini bilseydim hala sever miydim o adamı? Sevmezdim!
Peki ya şimdi? O adamın ihanetine tanıklık ettikten sonra bile hala seviyor muyum onu? Deliler gibi hem de!

"Çabuk olun, hastayı kaybediyoruz!!" neyin nesiydi bu ses? Ben neredeydim, böyle? Gözlerimi açmak için çabalasam da yapamadım. Sanki güçlü bir el bağlamıştı beni, bedenimin kontrolünü ele geçiremiyordum bir türlü.

"250!"

"3,2,1" bedenim yukarı kalkıp indi.

"270"

"3,2,1" aynı hareket tekrarladı. Bedenim yeniden yukarı-aşağı hareketlendi.

"490"

"Hocam ama bu çok fazla. Bu kadar elektroşok'u bedeni kaldıramaz!"

"Başka şansımız yok, hastayı kaybediyoruz!"

'Hastayı kaybediyoruz'
'Hastayı kaybediyoruz'
'Hastayı kaybediyoruz' zihnimde sürekli tekrarlanan bu cümle bana ölmek üzere olduğumu bariz bir şekilde anlatıyordu. Peki ama ben bu duruma nasıl gelmiştim?

En son hatırladığım şey Yavuz'a kendimi affettirmek için evine gittiğimdi. Daha sonra onu orada Derya'yla yakalamıştım. Sonrası karanlık! Çok karanlık! Fazlasıyla karanlık!

Etraftaki sesler bir anda yok olmuştu. Tek duyduğum bozuk bir makinenin çıkardığı tiz bir ses'i andırıyordu.

"490 hazır!"

"Bismillahirrahmanirrahim! 3,2,1....!!"

"Ölüm saati 03.45"

Hani demiştim ya 'ben mutlu sonları hiç sevmem'  diye işte mutsuz sonla biten bir masal daha... Siz siz olun sakın bir adamı kendinizden vazgeçecek kadar sevmeyin! Benim hikayem hepinize ders olsun... Birini severken beni hatırlayın, benim öykümü hatırlayın! Severken sakın unutmayın beni, unutmayın beni!

...

"Doktor Bey, noldu? Karım yaşayacak değil mi?" nasılda korkuyordu, sarı komutan! Göz altları morarmış, güçsüz görünüyordu. Alışık olduğumuz Sarı Komutan dan çok farklı.

"Konuşsana Doktor! Karım yaşayacak mı?!"

"Maalesef, Bahar Hanım hayatını kaybetti. Başınız sağ olsun" bütün umutlar tükendi artık. Sarı Komutan bu sefer gerçekten kaybetti! Artık nasıl yaşayacak? Nasıl nefes alacak? Kendini suçlayacak aslında bakarsanız bu konuda haksız sayılmaz. Bütün bunların sebebi kendisi.

Bir kere hata yapılır, affedilir!
İkinci kere hata yapılır, affedilir!
Peki, üçüncü hata! Aynı hata üçüncü kez yapıldığında artık onun adı 'hata' olmaktan çıkar.

Dizlerinin üzerine çöktü Yavuz. Kaybetmenin acısıyla yeri göğü  inleten bir çığlık attı. İkinci kez kaybetmişti Bahar'ını. Kafasını hastane'nin soğuk mermerine koyarak ağlamaya başladı. Bahar'la olan anıları gözlerinin önüne geldi birden. Hayatı şerit gibi geçti gözleri önünden. Baktığı zaman, en güzel anılarının Bahar'la olduğunu gördü. O olmadan nefes alabilecek miydi peki, şimdi?

"Sen benim ilkbahar'ımsın ve sonbahar'ım kalacaksın" bu sözleri gözlerinin içine bakarak söylemişti ilkbahar'ına. Sen benim ilk ve son'umsun demek istemişti aslında.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin