46-Ölünce Sevemezsem Seni

492 19 5
                                    

Bölüm Şarkısı: Ölüm Allah'ın Emri

*Konu sevdiklerim olunca dünyayı yakarım da dönüp arkama bakmam*

"Feyzullah"

Helikopter gelmeyince bizde zırhlı araçlarla yola çıktık. Feyzullah kollarımda can çekişirken aklımda tek bir düşünce vardı. Ya şehit olursa?  Üstelik düğününe iki gün kala.

"Şehit tahtında rabbe gülümser" başımı kollarımda yatan Feyzullah'a çevirdim. Acı içinde kıvranıyor, yüzünden terler akıyordu. Bir yandan da söylediği ilahi kalbime bir taş oturttu. Allah benim belamı versin ki, onu koruyamamıştım!

"Ah binlerce canım olsaydı der" yüzüne şefkatle baktım. Gülümsüyordu, sanki şehit olup cennete gitmiş veya gideceğini hissetmiş gibi gülümsüyordu. Akan kanı biraz olsun engelleyebilmek için bezi iyice yarasına bastırdım.

"Dayan aslanım, dayan iyi olacaksın" dedim güven vermek istercesine. Kapalı olan gözlerini biraz aralayıp bana bakmaya çalıştı ama bakamadı. Gücü yetmedi. Bu timdeki herkes benim kardeşimdi ve şuan kardeşlerimden biri ölüyordu! Ve ben sadece izliyordum.

"Komutanım" dedi içten bir sesle.

"Eğer şehit olursam Su size emanet. Ona iyi bakın olur mu?" gözümden akan iki damla yaşı hemen sildim.

"Sen şimdi yorma kendini, aslanım. Sen iyi olacaksın, Su senin karın olacak. Daha düğününde zeybek oynayacağız senin" onu tatmin etmeye çalışıyordum ama içten içe beni de sıkıntı basmıştı.

Yavuz Karasu, en zayıf noktam sevdiklerim. Onlara zarar geldiği zaman ben bile kendimden korkar hale geliyorum. Sırf bu yüzden düşmanlar beni hep sevdiklerimden vururlar. Çünkü biliyorlar ki konu sevdiklerim olunca dünyayı yakarım da dönüp arkama bakmam.

"Karabatak hızlı sür şu arabayı, kardeşim ölüyor, çaylağım ölüyor!" keşanlı çaresiz bir şekilde kıvranıyordu. Hepimiz aynı durumdaydık. Biz birlikteyken ne savaşlar vermiştik. Silah arkadaşlarımızı toprağa gömmüştük kendi ellerimizle.

Bilirim ki! Ömer Halisdemir'ler, Eren Bülbül'ler ölmeyecek! Daima kalbimizde yaşayacak. Biz onları kalbimizde yaşatacağız. Çünkü onlar ölmediler, şehit oldular.

Uzun süren bir yolculuğun ardından sınır birliklerine yaklaşmıştık bile. Feyzullah baygın bir halde yatıyor, ara ara nefes alıp almadığını kontrol ediyordum.

"Komutanım, Su arıyor!" dedi Keşanlı çalan telefonunu gösterirken.

"Bomba patladığı sırada Feyzullah, Su'yla telefonda konuşuyordu." dedi Avcı yüzüme bakarken.

"Aç telefonu, kız merakta kalmasın" dedim çünkü çok iyi biliyordum, sevdiğini kaybetme korkusuyla beklemenin ne demek olduğunu.

"Alo Su"
...
"Feyzullah..." derken benim yüzüme baktı. Ağzımı oynatarak 'iyi olduğunu söyle' dedim.

"Feyzullah gayet iyi"
...
"Patlama sesi mi! Yok o ses, biz dağlık alandayız birden hat kesilince o ses çıkmıştır"
...
"Feyzullah şuan müsait değil'
...
"Şey Yavuz komutanım la köye indiler. Gelmeleri uzun sürer"

Keşanlıdaki yalan potansiyeli beni çok şaşırtsa da bunu umursamadım. Şuan daha büyük bir sorunumuz vardı.

Kan akışı biraz hafifledi hafiflemesine ama durumu çok kötüye gidiyordu. Beyaz teni rengini kaybetmiş, soluklaşmıştı.

"Komutanım, sınır birliklerine haber verdim. Bizi bekliyorlar. En kısa sürede hastaneye yetiştirecekler.

Başımı sallayarak Karabatağı onayladım.

Sarı Komutan #Watty2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin