Dört günlük hastane serüveninden sonra nihayet evimdeyim. Çocukluğumu hatırlatan koca pandacığıma sarılıp uyumaktan başka beklentim yok fakat ne mümkün psikolog özlemiş olacak ki bahçede beni bekliyormuş.
-"Eylül çok iyi görünüyorsun."
-"Fiziken evet ama 2 gündür karmaşık rüyalar görüyorum kaza anına dair ama gerçekten kaza günü öylemiydi yoksa öylesine bir rüya mı bilemiyorum. Ve bu durum çok canımı sıkıyor."
-"O şokun ardından hemen düzelmeyi bekleyemezsin moralini yüksek tutmamız hatırlaman için en önemli kural bunu unutma şimdi söyle bakalım tam olarak ne görüyorsun rüyanda?"
-"Bir erkek... Sırtı bana dönük ama tanıdık bir ses tonu var. Bir masa başında oturuyorlar karşısında kıvırcık saçlı ama tam seçemediğim bir kız var. Öylece onlara bakıyorum sonra arabadayım ve bir yere çarpıyorum."
-"Sese odaklan. Ne kadar tanıdık kim olabilir mesela? Bunu tespit edebilirsen o kişiye sorarız kaza gününü."
-"Duyduğum ses Emrenin sesine benziyor ama kaza günü onunla olsaydım bunu bana söylerdi sormamız anlamsız."
-"Pekala rüyalarını not etmeni istiyorum. Beraber değerlendiririz diğer seansımızda. Sen biraz daha toparlanınca ailenle kaza yerine gitmeni istiyorum. Bana ihtiyaç duyarsan bir telefon uzağındayım şimdi iyice dinlen Eylülcüğüm."
-"Teşekkür ederim gideceğim mutlaka ben sizi geçireyim..."
Odama dönüp kıyafet kombini yapma vakti... İşime dönmeliyim artık zaten canım sıkılıyor evde yeter bu kadar istirahat. Önümdeki anne engelini aşmak lazım dışarı çıkmak için. Neyseki beklediğim gibi sert tepki vermiyor tabi saat başı aramam şartıyla.
Benim huzur dolu güzel seram... İnsan burada çalışmak bir yana dursun huzurla dolup nefes aldığını hissediyor. Çocukken hep istediğim işin başındayım. Şimdi şu susuz kalmış çiçeklerime bakım zamanı.
-"İşinin başında bir patron mu görüyorum ben?"
-"Emre annem rahat edemedi seni gönderdi değil mi?"
-"Ben rahat edemedim kötü mü ettim güzelim?"
-"Şu an senden iyi bir şey olamaz hoş geldin biriciğim kahve yapıyorum?"
-"Olur, tuzsuz olsun."
-"Serseri..."deyip gülümsüyorum. Emreye kendi ellerimle yaptığım ilk kahve tuzla doluydu. Bunu yaparkenki düşüncem neydi hiç bilmiyorum. Daha 18 yaşında tanıdım onu. Koca 4 yılım. Sağlıkta ki varlığını hastalıkta da yanımda olarak kanıtladı. Ben bunları düşünürken sessizliğini bozan Emre oluyor...
-"Aşkım hatırlıyor musun bir şey kazaya dair?"
-"Hayır hatırlamıyorum."
-"Kötü bir anıyı hatırlamasanda bir şey olmaz iyi şeyler biriktirmeye devam edeceğiz."
-"Öyle." diyorum.
Hatırladığım tek şey senin sesin. Rüya mı gerçek mi anımsayamadığım görüntüler diyemiyorum. Kızıyorum kendime sonra Emreye güveniyorum. Niye söylemesin yanımda olsa? Unut bunları saçma rüyalar sadece... Unut. Kahvemi yudumluyorum ah şu güzel çiçekler cennet kokuyorlar yine, çalışanımız Osman Amca topladığı çilekleri kamyonete yüklemiş alıcıya yolluyor. Gün batıyor yine karşımda yıllandığımız sevgilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?