Aykutlara giderken yolda tatlı alıyoruz. Evin önüne geldiğimizde beni bir heyecan basıyor... Saçımı başımı düzelttikten sonra zile basıyoruz. Kapıyı tüm aile açıyor... Saygı görmek hoşuma gidiyor. Tokalaşma faslından sonra tatlıyı ablasına uzatıp içeri geçiyorum.
Salonda oturuyoruz.... Babam ve Aykut'un babası muhabbet ederken annemle de annesi ayrı sohbetteler... Ablası malum beni kesmekle meşgul... Su içmek için mutfağa gidiyorum, ardımdan Aykut da geliyor. Belimden sarılıyor...
-"Hey dur biri görecek şimdi!" diye uyarıyorum. Umursamaz bir tavırla boynumdan öpüp hafifçe geri çekiliyor. Mutfak tezgahına dayanıyor...
-"Tamam günlük dozumu aldım boynundan." diyerek gülümsüyor.
-"Çok ciddisin bugün yakışmış ama..." diyerek kıyafetlerimi işaret ediyor.
-"Sade olsun istedim." diyerek Aykut'un ne giydiğini incelemeye koyuluyorum. Gri gömlek ve gri pantolonla benzer sadeliğini koruyor.
-"Sen de çok..." diyerek ellerimi göğsüne koyuyorum.
-"Çok ne?" diyerek tek kaşını kaldırıyor. Boynuna yaklaşıyorum:
-"Çok yakışıklısın ve kokun karşı konulmaz." diyerek çenesinden öpüyorum. İçeri birinin girmesiyle Aykuttan uzaklaşıyorum. Selim kıkırdayarak bize bakıyor. Aykuttan çekinmiş olacak ki kendini toparlayıp:
-"Yemeğe geçiyoruz." diyerek içeri kaçıyor.
İçeri geçiyoruz... Yemek masası o kadar kusursuz hazırlanmış ki bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar çeşit hazırladıklarını düşünüyorum. Aykut sandalyemi çekiyor. Gülümseyerek oturuyorum. Yanımdaki sandalyeye annem diğer tarafıma babam oturuyor. Aykutta karşımdaki sandalyeye geçiyor.
-"Eylülcüğümle tanıştık pek sevdik onu yetiştiren güzel aileyle de tanışmak istedik... Geldiğiniz için teşekkür ederiz." diyor annesi servisleri yaparken.
-"Biz de davetiniz için teşekkür ederiz. Pırlantadır Eylülümüz, teşekkürler." diyerek oturduğu yerde doğruluyor annem.
-"Sabah erken gittin tatlım yoksa daveti bizzat sana söyleyecektik." diyor ablası. Aykut sinirle ablasına bakıyor. Ben de şaşkınlıkla... Annem kulağıma eğilip:
-"Sabah burada mıydın?" diye fısıldıyor.
-"Beni almaya gelmişti ablacım işimiz vardı." diyor Aykut sert bir ses tonuyla. Gözlerime bakıyor "Sorun yok" dercesine Aykut'a göz kırpıyorum. Annem Aykut'un cevabı üzerine konunun üzerinde neyse ki durmuyor. Ablası pişkince suratıma bakıp sırıtıyor. İlgilenmemeye çalışıyorum. Babam babasıyla iş üzerine sohbetler ediyor.
-"Siz de Aykutla tanışmışsınız heralde." diye mırıldanıyor annesi...
-"Evet maşallah çok terbiyeli bir evlat yetiştirmişsiniz." diye Aykut'a övgüler yağdırıyor annem. Hayretler içinde izlerken, Aykut halinden memnun:
-"Teşekkür ederim." diyor. Aykut'un annesi de:
-"Öyledir canım oğlum." diyerek Aykut'un sırtını sıvazlıyor. Gayet iyi giden yemekte arada saatime bakınıyorum. Yemeğin ardından sofranın toplanmasına yardım ediyorum. Kadınlar olarak mutfak balkonunda çaylarımızı içiyoruz. Aykutları merak edip arada içeriyi dikizliyorum. Selim elinde tabakla mutfağa doğru gelirken gafil avlanıyorum:
-"Yenge ben de sıkıldım senin gibi sağı solu dolaşıyorum." diye gülüyor.
-"Ben sıkılmadım da telefonuma bakınıyordum ya içeride mi acaba diye..."
-"Hımm... Abimle konuşsak mı gece gezsek biraz gençler olarak?"
-"Bilmiyorum canım sen abinle konuş bana uyar."
-"Tamam yenge konuşurum ben." diyerek elindeki tabağı tezgahın üzerine bırakıyor. Ben de annemlerin yanına balkona çıkıyorum.
-"Pasta çok güzel olmuş tarifini mutlaka isterim." diyor annem.
-"Kızım yaptı afiyet olsun veririz..." diyor annesi. Balkon korkuluklarına dayanmış olan Selda Abla:
-"İçeriden kağıt kalem getiriyorum." diyerek içeri gidiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?