Aykut'a doğru yürüyorum. Sarılıyorum.
-"Hoş geldin aşkım."
-"Hoş buldum. Ne konuşuyordunuz?"
-"Medenice teşekkür etti ve gitti.",
-"Ne için?"
-"Bebeğine sahip çıkmasına vesile olmuşum sözlerimle..."
Aykut elimden tutuyor:
-"Senin gibi bir meleğe aşık olduğum için çok şanslıyım." diyerek avuç içimden öpüyor. Ellerimi yüzüne götürüp yanağını okşuyorum.
-"Bir de Esraya geçmiş olsuna gelmiş." diye ekliyorum.
-"Esra içeri de mi? Ben de göreyim bir... Emrenin ki bahane zaten de neyse..."
Belimden kavrıyor, birlikte içeri geçiyoruz.
-"Enişte hoş geldin." diyerek yerinden doğrulup ayağa kalkıyor Esra...
-"Hoş buldum geçmiş olsun baldız."
-"Saolasın..."
-"İyi gördüm ama seni..."
-"Öyle çok şükür iyiyim."
-"Annesinden kaçıp işe gelmiş." diyerek kıkırdıyorum.
-"Patronuma çekmişim. Sen de kazadan sonra işe damlamıştın hatırlatırım." Kaza lafını duyunca göğsüm sıkışıyor...
-"Ne kazası?" diyor Aykut bana dönerek... Esra pot kırmışcasına:
-"Kahve ister misin enişte?"
-"Yok saol." diyor Aykut.
-"Oldu o zaman ben içerideyim." diyerek gidiyor.
-"Ben de araba kazası yapmıştım bir ara ondan bahsediyor..." diye mırıldanıyorum isteksizce...
-"Allah seni bana bağışlamış." diyerek koltuğa oturuyor beni de ellerimden tutarak yanına çekiyor.
-"Sen olmasan ne yapardım?" diyerek omuzuna başımı koyuyorum. Saçımdan öpüyor:
-"Asıl ben ne yapardım?" diyor. Osman Amca içeriden çıkıyor. Bizi görünce:
-"Hoş geldin." diyor Aykut'a.
-"Hoş buldum." diyor Aykut. Bende başımı Aykut'un omuzundan kaldırıp:
-"İşin bittiyse çıkabilirsin Osman Amca."
-"Bitti ben hesapları masaya bıraktım. Yarın görüşürüz o halde." diyerek önlüğünü askıya asıp gidiyor.
-"Görüşürüz." diyorum.
-"Esra." diye sesleniyorum.
-"Efendim?" diyerek mutfağın penceresinden bakıyor.
-"Hadi çıkalım." diyorum.
-"Sinemaya götürmeye geldim seni." diyor Aykut...
-"Tamam gideriz nereden esti sinema?" diyorum.
-"Esti bir yerlerden işte."
Esra'nın gelmesiyle ayağa kalkıyoruz.
-"Seni ben bırakacağım eve." diyorum Esraya.
-"Canım ne gerek var takılın siz..." diyor mahcupca...
-"Arzu Sultan'a sözüm var adrese teslim yapacağım düş önüme." diye gülüyorum. Aykut'a dönüp:
-"Sinemanın konumunu at önünde buluşuruz." diyorum.
-"Tamam dikkatli sür." diyor arabamın kapısını açarken...
-"Tamam." diyerek dudağına öpücük konduruyorum. Esra ıslık çalıyor. Sinirli bakışım üzerine:
-"Enişte görüşürüz." diyerek arabaya biniyor.
Aykut gülerek:
-"Görüşürüz baldız, dikkat et kendine." diyor. Esrayı eve bıraktıktan sonra sinemaya gidiyorum. Aykut arıyor, açıyorum.
-"Efendim?" diyorum.
-"Canım film başladı kapıda ki görevliye adımı söyle seni yanıma getirecek." diye fısıltıyla konuşuyor.
-"Tamam geldim zaten." diyorum. Telefonu aceleyle kapatıp görevliyle konuşup peşine düşüyorum. Filmi bensiz seçmek nedir ya? Bir de başını kaçırdım filmin... Neyse... Görevliye:
-"Teşekkür ederim." dedikten sonra yerime oturuyorum. Aykut'a dönüp sessizce:
-"Filmi birlikte seçseydik keşke. Ne izleyeceğimi bilmiyorum bile." diyorum.
-"Kusura bakma haklısın düşünemedim aşkım." diyerek elimden tutuyor. Filmi izlemeye koyuluyorum. Beş dakika sonra ışıklar açılıyor.
-"Ne oluyor?" diyorum. Aykut ayağa kalkıp elimden tutuyor.
-"Benimle gel." diyor.
-"Nereye?" diyerek ayağa kalkıyorum. Konuşmadan elimden tutarak perdenin önüne getiriyor. Anlamsızca etrafıma bakıyorum.
-"Seni ilk gördüğüm günden itibaren aramızda bir şeyler olacağını biliyordum. Tek bir şeyi bilmiyordum. Sana bu kadar çabuk aşık olup evlenmek isteyeceğimi..."
Evlilik mi dedi o? Vallahi evlilik dedi... Önümde diz çöküyor. Ellerimden tutuyor... Elinde bir kutu ve içinde kafam kadar taşlı yüzük! Ardından müzik çalmaya başlıyor.
-"Benimle evlenir misin güzel kadınım?" Alkış sesleri yükseliyor salonda... Şok olmuş bir şekilde elim ayağım titriyor.
-"Evet." diyorum fakat sesim çok cılız çıkıyor.
-"Evet!" diye bağırıyorum. Ayağa kalkıp parmağıma yüzüğü takıyor. Alkış sesleri yine yükseliyor. Ve başımdan aşağı gül yaprakları dökülüyor...
-"Seni çok seviyorum." diyerek dudağımdan öpüyor. İyiden iyiye dizlerimin bağı çözülüyor. Neyse ki elleri belimde... Umarım düşmem...
-"Belimi sıkı tut, ayaklarımı yerden kestin de." diye fısıldıyorum kulağına...
-"Bu daha başlangıç, sen kendini bana bırak." diyor çekici bir ses tonuyla. Yanımıza biri yaklaşıyor ve:
-"Tebrik ederim." diyerek gül buketi uzatıyor Aykut'a:
-"Saol." diyor Aykut çiçeği alarak bana uzatıyor. Güllerin kokusunu içime çekiyorum.
-"Teşekkür ederim." diyerek sarılıyorum. Öyle sıkı sarılıyor ki sanki tek bedenmişiz gibi... Sanki tamamlanmışım gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?