Esrayla dışarı çıkıp bakınıyoruz fakat kimse gözükmüyor.
-"Nereye gittiler?"
-"Bilmiyorum ki az önce buradalardı." diye mırıldanıyor Esra.
-"Hadi içeri geçelim şüphelenmesin kızlar." diye kolumdan çekiştirerek içeri götürüyor.
Yarım saat geçtikten sonra iyiden iyiye telaşlanmaya başlıyorum. Esra da panik içinde çaktırmamaya çalışsa da.
-"Oğuzun telefonu kapalı." diye fısıldıyor.
-"Aykutta açmıyor." diyerek gözlerine bakıyorum.
-"Emreyi de aradım o da açmıyor."
-"Kahretsin neredeler bilmiyoruz da!"
Masadaki kızlara belli etmemek adına saçma sapan konulara dahil oluyoruz. Çok geçmeden Aykut ve peşi sıra diğerleri içeri giriyor. Üstü başı gayet düzgün. Demek ki kavga etmemişler... Kızların "Neredeydiniz?" serzenişine:
-"Sigara muhabbet." diyerek geçiştiriyorlar.
Aykut sandalyemin ardına gelip sırtıma sarılıyor. Boynumda nefesini hissediyorum.
-"Her şey yolunda mı?" diyorum.
-"Evet merak etme." diyerek yanımdaki sandalyeye oturuyor. Esra:
-"Canım benim gitmem lazım Oğuz dışarıda bekliyor." diyerek alelacele beni öpüp çıkıyor.
-"Haberleşiriz." diyerek göz kırpıyorum.
Aykuta yanaşıp:
-"Neler oldu?" diye soruyorum.
-"Bu geceyi mahvetmeyelim boş ver."
-"Sonra anlatacaksın ama."
-"Tamam anlatacağım." diyerek ayağa kalkıyor. Elini bana uzatıp:
-"Dans edelim mi?"
-"Olur." diyerek elinden tutuyorum. Masadakiler dansa kalkmamız üzerine alkışlıyor.
-"Hadi sizde kalkın." diyorum masadakilere.
Bir kaç çift de bize eşlik ediyor.
-"İlk dansımız..." diye mırıldanıyorum.
-"Öyle..." derken bir nefes uzağımda.
Kendine doğru çekmesiyle iyiden iyiye aramızda mesafe kalmıyor. Gözlerimi kapatıp göğsüne başımı yaslıyorum.
-"Benim hayatımın kadını olur musun?"
-"Hı?" diyerek başımı kaldırıp gözlerine bakıyorum.
-"Ben diyorum aşık oldum sana."
Dudağımı dudağına yaklaştırıp ufak bir öpücük konduruyorum.
-"Bende sanki boş değilim sana." diye kıkırdıyorum.
-"Bunu bir evet cevabı olarak almalı mıyım?"
-"Almalısın."
Alnımdan öpüyor. Gözleri loş ışıkta bile parlıyor. Dansın bitmesinin ardından Aykutun arkadaşları topluca gitmek için ayaklanıyorlar. Onları yolcu ettikten sonra:
-"Ben de gitsem iyi olur." diyorum.
-"Tamam arabanın anahtarını alıp geliyorum."
-"Taksiyle giderim."
-"Hayır."
-"Pekala."
Arabaya bindiğimiz de:
-"Çok merak ediyorsun değil mi bu gece ne olduğunu?"
-"Evet..."
-"Anlayacağı dilden konuştum."
-"O ne demek oluyor?"
-"Torpidoyu açar mısın?"
Açıyorum ve bir silah görüyorum.
-"İşletme sahibiyiz dostumuz olduğu kadar düşmanımız da var. Tamamen kendimizi korumak için yanımda."
-"Başka bir şey var mı bilmem gereken?" diyerek torpidoyu kapatıyorum. Arabayı kenara çekip bana dönüyor.
-"Sandığın kadar iyi adam değilim ama düşündüğün kadar da kötü değilim."
-"Silah benim hayatımın bir parçası. Sende hayatımda olduğuna göre her şeyi bilmelisin. Bugün yanımda gördüğün arkadaşlarımın hepsinde silah var. Kafe dışında başka işlerimiz de var."
-"Ne gibi işler?"
-"Çoğuyla aynı mahallede büyüdük. O mahallede ki durumu iyi olmayan insanlara yardım ediyoruz. Derneğimiz var. Bu derneğe karşı olan kötü niyetli insanlara karşı biz de kötü niyetli oluyoruz." Anlamsız gözlerle bakıyorum.
-"Şöyle söyleyeyim. Bu silahı kötü bir şey için kullanmıyoruz. "
-"Ama kötü bir şey olduğunda kullanıyorsun."
-"Alışık olduğun bir hayat değil biliyorum. Bu yüzden bu söylediklerimi sindir önce. Kararın ne olursa ben burada olacağım." diyerek arabayı çalıştırıyor. Eve gidene kadar sessiz kalıyoruz. Evin önüne geldiğimizde:
-"Mafya mısın sen?" diyerek kaşımı kaldırıyorum. Kahkaha atıyor.
-"Hayır. Öyle olsam kafeyle uğraşamazdım."
-"Güzelim... İyi insanlara yardım edip kötü olan herkesin karşısında oluyoruz. Sadece doğduğum mahalle değil ülke de zor durumda olan insana yardım eden bir derneğin başkanıyım. Yeri doğduğum mahallede sadece. Hal böyle olunca çekemeyinimiz hayli fazla."
-"Anlıyor musun?" diyerek gözlerime bakıyor.
-"Daha önceden neden söylemedin bana peki?"
-"Duygularından emin olmak istedim. Önce beni tanı istedim. Bu konu beni tanımanın önüne geçsin istemedim."
-"Düşüneceğim." diyerek arabadan iniyorum. Hızlı adımlarla eve yürüyorum... Esra defalarca aramış onu geri arıyorum.
-"Kızım neler olmuş biliyor musun?" diyerek heyecanlı heyecanlı açıyor telefonu
-"Ne olmuş?"
-"Bunları yaka paça arabaya bindirip bir depoya götürmüşler. Aykutun arkadaşları Emreyi tutmuş. Aykut Emrenin ağzını burnunu kırmış. Oğuzuda tutmuşlar ama ona hiç bir şey yapmamışlar. "
-"Emre iyi mi?"
-"Oğuz hastaneye getirmiş. Çok ciddi bir şey yok merak etme. Bir kaç dikiş falan atmışlar. Yanındayız bizde."
-"Yarın konuşuruz çok yorgunum." diyerek telefonu kapatıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?