...

196 12 13
                                    

Arabadaki sessizliği Emre bozuyor:
-"Ne oldu anlatsana?"
-"Bir şeyler hatırladım kaza günüyle ilgili." diyorum. Arabayı ani frenle durdurup bana bakıyor.
-"Neden durdun?" diyorum.
-"Önemli bir konu çünkü devam et anlatmaya." diyor. Ellerimden tutuyor. Derin bir nefes alıyorum gözlerimi camdan dışarı dikiyorum.
-"Arabayı çarptığım anı anımsadım. Yeni bir şey yok." diyorum.
-"Bu keyifsizliğini neye borçluyuz peki?" diyor imalı gözlerle beni süzerek...
-"Artık her şeyi ya tamamıyla hatırlamak ya da bütünüyle unutmak istiyorum. Araf yoruyor beni anlıyor musun?" derken gözümden bir damla yaş düşüyor. Anlam veremiyorum. Gözümdeki yaşı eliyle siliyor.
-"Anlıyorum, biraz zaman... " diyor. Arabayı çalıştırıyor bilmediğim bir yola giriyoruz.
-"Nereye?" diyorum.
-"Yazlık evimize gidiyoruz. İzin işlerini ben alırım ailenden. Kafanı dağıtalım biraz. Hem seninle yalnız kalmayı çok özledim." diyor.
İtiraz etmeye gücüm yok iyi gelecek umuduyla yol boyunca uyumuşum.
Eve girdiğimde uyku mahmurluğuyla doğru yatak odasının yolunu tutuyorum. Emre de ardımdan geliyor.
-" Üstündekileri çıkarmana yardım edeyim... "diyor.
-" Bende sana yardım edeyim. "diyorum. Gülümsüyor.
Teninin sıcaklığını tenimde hissediyorum. Nefeslerimiz birbirine karışmış...
-" Seni çok özledim. "diyor. Dudağından öpüyorum. Yatağa giriyoruz.
-" Sen bana aitsin. " cümlesinden başka bir şey duymuyorum. Gözlerim kapalı. Sevdiğim adamın kollarındayım. İnsan daha başka ne isteyebilir. Şehvetin doruklarına da sevdanın uçsuz bucaksız halini de yaşıyorum.
Elleri bedenimi ezber etmek istercesine tenimde geziyor. Boynumdan öpüyor. Başını başıma yaslayıp:
-"Seni çok seviyorum." diyor.
-"Bende seni çok seviyorum." diye fısıldıyorum. Sevişmeler öpüşüp koklaşmalar hat safhada olan gecenin sonunda göğsünde huzurla uyuyorum.
  Yarin koynunda uyuyana dert tasa kalmıyormuş. Kazadan sonra tek huzurlu gecemdi. Sabah gözlerimi açtığımda pencerenin kenarındaki sandalye de oturmuş. Elinde sigarasıyla beni izleyen sevgilimi görüyorum. Uyandığımı görünce sigarayı küllüğe bırakıp yanıma geliyor.
-"Günaydın aşkım." diyor. Dudaklarıma öpücük konduruyor.
-"Günaydın sevgilim." diyorum.
-"Hazırlan kahvaltı yapalım yoksa seni yiyeceğim. Tatlı da yenmezki ama sabah sabah... Bilemedim." diyor.
-"Serseri hazırlanıyorum hemen." diye gülümsüyorum.
Bir çiftlik evine gidiyoruz. Doğayla karışık bu yer de her şey doğal, şehrin kalabalığından uzak, sessiz ve huzurlu bir yer.
Kahvaltımızı yaparken Emre telefonunu açıyor. Açar açmaz telefonu çalıyor.
-"Kim?" diyorum.
-"Annem."diyor ve açıyor. Telefon konuşması bitince bana dönüyor.
-" Akşam baş başa yemeğe gidelim mi? "diyor.
-" Olur. "diyorum.
Kahvaltımız bitince bu huzurlu yerden istemeyerek ayrılıyoruz. Şehre döndüğümde Emre beni seraya bırakıyor.
-" Yorma kendini çok. "diye sesleniyor arkamdan.
-" Tamam. "diyorum.
Akşam seradan alıyor Emre beni... Restauranta giriyoruz. Bizden başka kimse yok. Şaşkın şaşkın Emreye bakıyorum.
-" Özel olsun istedim. "diyor.
-" Peki... "diyorum.
Masanın üzerinde kırmızı gül yaprakları var onlara eşlik eden mumlar. Kısık huzur verici bir müzik eşliğinde yemekleri sipariş ediyoruz.
-" Teşekkür ederim her şey için. Sen olmasan bu kadar kolay atlatamazdım. "diyorum ellerinden tutarak.
-" Ben teşekkür ederim asıl sen olmasan ben ne yapardım bilemiyorum." diyor.
Akşamki yemek aklıma geliyor uzaklaştırmaya çalışsamda yine kazayı anımsıyorum. Ama bu sefer farklı bir şeyler daha var sanki. Bir kafe anımsıyorum...Elimdeki cam şişeyi yere attığımı... Koşarak dışarı çıktığımı...
-" Eylül?" sesiyle irkilerek Emreye bakıyorum.
-"İyisin değil mi?" diyor. Bu geceyi bunlarla mahfetmek istemiyorum.
-"İyiyim." diyorum cılız bir ses tonuyla. Masadaki sudan bir kaç yudum alıyorum... Gülümseyerek bakıyorum ikna etmek için gözlerine...

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin