...

41 10 2
                                    

          O salondan nasıl çıktık hatırlamıyorum bile! Tek anımsadığım ayaklarımın yere basmadığıydı!

-"Çok mutluyum." diye mırıldandım dışarı çıktığımızda. Ellerimden öpüp:

-"Ben de öyle sevgilim." diye karşılık verdi. 

-"Seni şimdi bir yere daha götüreceğim." diye ekledi.

-"Kalbim buna dayanmaz." diye kıkırdadım. Ellerini kalbime koydu ve:

-"Dayanır dayanır..." dedi. 

-"Nereye gideceğiz?"

-"Senin en sevdiğin manzaraya..."

-"Yoksa beni götürdüğün o güzel manzaraya mı gidiyoruz?"

-"Evet çiçeğim." diyerek kendi arabasına geçiyor.

-"Beni takip et güzellik." diye sesleniyor.

-"Zevkle." diyerek arabamla takip etmeye başlıyorum. 

       İşte o güzel manzaradayım. Güzel bir masa kurulmuş iki de sandalye var. Arabayı park ediyorum. Aykut kapımı açıyor ve elini uzatıyor elinden tutuyorum. Masaya doğru ilerliyoruz, sandalyeye oturuyorum. Aykut cebinden çakmak çıkartıyor ve masadaki mumları yakıyor. Ardından arabadan piknik sepeti getiriyor.  Sepetten bir bir sarılı yiyecekleri çıkartıyor bende yardım ediyorum. 

-"Şarap mı bayılırım..."

-"Bilirim." diyerek bardağa dolduruyor. Her şey tamamlandı sanarken arabaya doğru gidip şarkı açıyor. 

-"Şimdi hazır çoğu şey..." diyor masaya göz gezdirip:

-"Dahası da mı var?"

-"Sorgulama güzelim, anı yaşa." diyerek elimden tutuyor. Başımı yine omuzuna koyuyorum ve kararmaya başlayan havaya kadeh kaldırıyorum:

-"Hayat bana yaşattığın tüm güzellikler için teşekkür ederim." diyorum. Aykutta:

-"Seninle yolumu kesiştiren her şeye bin şükür." diye kadeh kaldırıyor. Gülümsüyorum. İçkiden bir yudum aldıktan sonra parmağımdaki yüzüğü uzunca inceliyorum. İncelediğimi fark eden Aykut:

-"Beğenmediysen değiştirebiliriz..." diyor ciddi bir ses tonuyla.

-"Yok çok güzel. Hem bir sembolden ibaret değil mi sonuçta. Mühim olan ne biliyor musun? Şuradan bağlı olmak, kalmak..." diyerek elimi kalbine götürüyorum.

-"Böyle düşünmen çok güzel. Kalpler dışında geri kalan her şey teferruat kadınım." 

-"Aileler buradayken isteme faslını halletsek diyorum. Benim niyetim hemen evlenmek."

-"Annem geldi şu an gözümün önüne... Bu kadar acele ettiğimiz için başka sebepler düşünecekler.."

-"Ne gibi?" diyerek tek kaşını kaldırıyor.

-"Anla işte." diyerek karnımı işaret ediyorum.

-"Yok canım hamile olduğunu sanmazlar heralde."

-"Sizinkiler bile öyle düşünecek." diyorum ve sinsi ablasını gözümün önüne getiriyorum. Ne laflar sokar duysa bana... Aman!

-"O zaman bir fikrim var. Kimseye haber vermeden nikah için gün alalım. Gün alındığında ailelere haber verelim ve o kısıtlı süre zarfında her şeyi halledelim. Ne düşünürlerse düşünsünler Eylül. Biz birbirimizi biliyoruz. Ama sen acele etmek istemezsen o başka."

-"Biliyor musun? Söz, nişan bu fasıllara hiç girmek istemiyorum aslında. Dediğin mantıklı o ne der bu ne der diye yaşayamayız! Yarın gün alıyoruz." diyorum. Şaşkın fakat rahatlamış şekilde gözlerime bakıyor. 

-"Kendim gibi bir deliyi bulduğuma mutluyum."

-"İki deli yan yana... Allah ailelerimize sabır versin." diye kıkırdıyorum. Hava kararınca Aykut telefonla benden uzakta biriyle görüşüyor. Görüşmesi bitince ardımdan gelip elleriyle gözümü kapatıyor. 

-"Ne?" diyorum.

-"3,2,1" diye geriye sayıyor ve ellerini gözlerimden çekiyor. Havai fişekler patlıyor... Belki bir beş dakika rengarenk parıltıları en tepeden izliyorum. 

-"Ya çok güzel... Sen nasıl... Konuştuğun kişi mi yaptı bunu?"

-"Hiş..." diyerek elini dudağıma götürüyor.

-"Bütün ekip emrinize amade bugün. Sen sadece izle." diyor. Başımı çevirip izlemeye devam ediyorum.

-"Çocukluğumda da çok hoşuma giderdi izlemek..." diyorum.

-"Sen hala çocuksun... Ve dilerim ki hiç büyümezsin küçüğüm." diyerek elini omzuma atıyor.

-"Umarım deli çocuk." 

-"Bu deli çocuk seni çok seviyor."

-"Ben de onu çok seviyorum..." diyorum. Elleriyle yüzüme düşmüş saç tellerimi kulağımın ardına çekiyor.

-"Ay yüzün geceyi gündüze çevirdi. Güneş kıskanır senin parlaklığını..."

-"Sen ne romantik adamsın." 

-"Hakkını yiyemem beni bu hale sen getirdin Eylül hanım."

-"İçindeki cevheri çıkardığıma memnunum o halde."

         O gün eve her iki anlam da da sarhoş gidiyorum. Ruhum yere basmıyor sanki. Aykut benim arabamla beni eve bırakıyor. Sendelediğimi fark edince koluma girip eve çıkartıyor. Zile basıyor, kapıyı anneannem açıyor.

-"Eylül ne oldu sana?"

-"Bir şey yok fazla içti, ben de kendim eve bırakmak istedim." diyor Aykut.

-"Anneanne biliyor musun biz Aykut ile evleneceğiz. Bak yüzüğüme." diyerek parmağımı uzatıyorum. Bu sözüm üzerine Aykut cimcikliyor.

-"Acıdı be!" diyorum.

-"Aykut ne oluyor oğlum? İçeri gelin bakalım siz." diyor anneannem. Başım Aykut'un omuzunda içeri geçiyoruz.

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin