Bekleme salonunda psikoloğumu bekliyorum. Anlatacak şeyler hayli birikti. Elimde orkide çiçeğiyle geldim. Seracı olduğumuz belli olsun. Hem ruhsuz odasına güzel bir enerji vereceğini düşünüyorum. İçeri giriyorum.
-"Eylül hoş geldin." diyor ve elimdeki çiçekleri alıyor.
-"En sevdiğim çiçek. Mesleğini iyi biliyorsun gerçekten. Teşekkür ederim." deyip gülümsüyor.
-"Rica ederim çok yakışacak buraya..." diyorum. Derin bir soluklanmadan sonra başlıyorum anlatmaya:
-"Mert benim arkadaşım ve kendisi kaza günü birlikte olduğumuzu söyledi. Esra var birde serada yanımda çalışıyor o da yakın dostum... Ona da kaza günü Emreye sürpriz yapmaya gideceğimi söylemişim. Emreyle olsam bunu bana söylerdi. Ben inanın bilmiyorum. Neye inanacağımı şaşırdım."
-"Ne hissediyorsun Eylül? Mert sana yalan söyler mi? Ya da Esra? Emre?"
-"Yalan değil fakat bir eksiklik var dedikleri aynı değil."
-"Rüyaların ne alemde peki?"diyor.
-" Görmüyorum artık... "
-"Sana eksik anlatılan bir şeyler muhakkak var ya da Esraya öyle söyledin ama fikrini değiştirdin bu da olabilir." deyip devam etti:
-"En doğrusunu hafızam anımsatacak sana. En doğru en rahat zamanında... Bu yüzden kasma kendini. Hayatta olduğuna minnet duy ve yaşamına devam et."
-"Öyle yapmaya çalışıyorum fakat bunlar önüme geldikçe teker teker... Düşünmeden edemiyorum. Ben direksiyon hakimiyetimi gündüz vakti kolay kolay kaybetmem. Kaç yıldır araç kullanıyorum. Bunları da çok düşündüm. Bakalım artık..." diyorum.
-"Her insan kaza yapabilir. Dalgınlığından veya başka bir nedenden. Senden şunu istiyorum bir daha ki seansına Emreyi, Merti ve Esrayıda getir. Şu kaza gününü ben onlardan dinlemek istiyorum birde. Dışarıdan bir göz olarak."
-"Olmaz çünkü Emre ve Merti geçen gün karakoldan topladım. Araları iyi değil farklı günde getirsem onları ayrı ayrı?"
-"Karakol?"
-"Emre Mertten beni kıskanmış kavga etmişler falan."
-"Yeni mi tanışıyorlar?" diyor Ahu hanım.
-"Yok bende anlamadım o konudada şüphelerim var zaten..." diyorum.
-"Onların ikisini yan yana görmek istiyorum hatta yarın gelin. Benim böyle istediğimi de söyle senin için geleceklerdir bir araya."
-"Peki..." diyorum.
Dışarı çıktığımda vaktin epey geçtiğini fark ediyorum. Emreyle Merte psikologun dediklerini aynen yazıyorum. Beklediğimden farklı olarak ikisi de geleceklerini söylüyorlar. Eve gidiyorum. Kedim üzerime atlıyor kapıyı açar açmaz. Yorgunluğumu al bebeğim diyorum. Oyuna tutuşuyoruz. Akşam yemeği için annem sesleniyor. Yemekteki tüm gözler benim üzerimde olduğunu hissediyorum.
-"Nasılsın kızım nasıl gidiyor?" diye soruyor babam.
-"İyiyim babacığım sen nasılsın?" diyorum yüzüme yerleştirdiğim koca gülümsememle.
-"İyiyim bende psikoloğunla konuştuk yeni bir şey yokmuş hatırladığın. Kendini bu konuda yorma, suçlama olur mu prensesim? " diyor.
-" Olur babacığım." diyorum. Annem sessizce bizi izliyor ve elini omzuma koyup omzumu sıvazlıyor... Gülümsüyor koca ela gözleriyle bana. Çocukluğumun aynası o gözler. Yemekten sonra odama çıkıyorum. Ve derin bir uykunun koynuna bırakıyorum kendimi.
Ertesi gün psikologta buluşuyoruz bizimkilerle. Emrenin gergin olduğunu elini tuttuğumda sıcaklığından hissediyorum. Mert zaten yüzüne bakmıyor Emrenin...
-"Hoş geldiniz." diyor Ahu hanım.
Kafasını sallıyor Emre. Zorla psikologa getirilmiş çocuk huysuzluğu var bugün ikisindede.
-"Hoş bulduk bizi görmek istemişsiniz." diyor Mert.
-"Evet, kaza günü seninleymiş Eylül. Senden dinlemek istedim." diyor Ahu hanım.
-"Emre el ele olduğumuzu unutmuş olmalı ki bileğimi kıracak gibi sıkıyor elimi."
-"Ah."diyorum sessizce ve elimi kurtarmaya çalışıyorum.
-" Sakin ol Emre iyi misin? " diyorum.
-" Sorun yok. "diyor.
-" Evet Eylül benimleydi. Çok durmadı gitti yoldada malum olay olmuş. " diyor Mert. Sonra bakışlarını Emreyle benim ellerimde sabitliyor.
-" Sen neredeydin kaza günü Emre? "diyor Ahu hanım.
Şaşırıyorum. Ben bile sormadım bunu. Hiç gelmedi aklıma. İnsan kendi derdine düşünce gözü kimseyi görmüyormuş gerçekten. Emre doğruluyor oturduğu yerde.
-" Bir arkadaşımla dışarıdaydım. Muhabbet ediyorduk bunu niye sorduğunuzu anlamadım." diyor.
-"Merak ettim." diye gülümsüyor Ahu hanım.
Bir arkadaş... Sürpriz yapmaya gitmeme engel olan bir arkadaş. Benim bildiğim ya da bilmediğim. Fakat şu kapıdan çıkınca asla sormayacağım bir arkadaş. Emreyle iki çift laf edemeyip yine Emrenin kollarında sakinleşmemin tıpta bir açıklaması var mı acaba? Beni dışarı alıyor Ahu hanım Emre ve Merti istemeye istemeye yalnız bırakıyorum. Kapıda cirit atarak saate bakıyorum.
Emrenin bağırtısını duyuyorum tam içeri dalacakken o dışarı çıkıyor ve elimden tutuyor.
-"Gidiyoruz küçüğüm." diyor.
-"Ne oldu Emre?" diyorum. Yürürken...
-"Sana daha iyi bir psikolog bulalım mı? Bu kadından bir yarar göreceğini sanmıyorum. Oturmuş bizi konuşturuyor. Çocukmuyuz biz? Aramızdaki sorunu anlamaya çalışıyor falan. Sinirlendim bende." diyor.
-"Bunca yol katetmişken psikolog değiştirmem iyi olmaz. Fakat bir daha seni getirmem kusura bakma." diyorum. Birden durup karşıma geçiyor ve:
-"Senin suçun değil." deyip yüzüme bakıyor. Eriyorum yine bakma be adam... Alnıma öpücük konduruyor.
-"Akşam sana sürprizim var 8 de evden alırım." diyor.
-"Tamam." deyip dudaklarına minik bir öpücük konduruyorum. Arabasına binip gidişini seyrediyorum. Şapşalca el falan sallıyorum arkasından. Yana döndüğümde Mertin uzaktan bana baktığını görüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?