Telefonu açıyorum
-"Efendim Mert?"
-"Serada mısın geliyorum. Orada konuşalım."
-"Gel bekliyorum." deyip düşüncelere dalıyorum. İçime sinmeyen şeyler benim kuruntularım mı bilemiyorum.
Mertin omzuma dokunmasıyla daldığımı farkediyorum. Bir gerginlik var arkadaşımın üzerinde sanki...
-"Ne içersin?" diyorum ortamı yumuşatmak için.
-"Sağol bir şey almayayım." diyor. Meraklı gözlerle baktığımı fark edip doğruluyorum oturduğum yerden.
-"Sorun ne Mert? Dün neler oldu o söylediklerin neydi?" diyorum.
-"Unut o söylediklerimi olur mu ayık kafada değildim Emreyle de tartışınca sinirlendim işte." diyor. Yüzüme bakmıyor çevreyi inceliyor bir eli masanın üzerinde...
-"Emreyle neden tartıştınız peki?" deyip dikiyorum gözlerimi üzerine kuşkuyla...
-"Seni benden kıskanmış olacak ki ters ters konuştu. Bende karşılık verdim."
-"Peki." diyorum.
-"Sen nasılsın? Kaza geçirmişsin gelemedim bir türlü fırsat olmadı kusura bakma." diyor.
-"Nasıl olayım fiziken iyiyim ama hatırlamıyorum ne kazayı ne kaza gününü."
-"Kaza günü benim yanımdaydın yani kazadan önce birlikteydik." diyor.
Şaşkınlıkla bakakalıyorum ve Mert sözlerine devam ediyor:
-"Seni çağırmıştım arayıp geldin sonra eve giderken kaza yapmışsın." diyor.
Esra giriyor o sırada seraya Merte selam verip sohbetimize dahil oluyor.
-"Kaza günü Mertleymişim." diyorum Esraya dönerek. Esra şaşkınlığını gizleyemeyerek bir bana bir Merte bakıyor.
-"Ya öyle mi?" diyerek yutkunup susuyor.
-"Siz otursanız benim biraz işim var sonra görüşürüz olur mu Mert?" diyorum.
-"Tabi görüşürüz canım dikkat et kendine." diyor.
Seradan çıkıp Emreyi arıyorum... Açmıyor. Arabaya binip Emrenin evinin yolunu tutuyorum. Aramızda bir sorun kalsın istemiyorum. Ayıp etmişim gibi geliyor sanki... Semtine geldiğimde en sevdiği çikolatacıdan çikolata alıyorum. Kapılarına geldiğimde annesi açıyor kapıyı Emre evde değilmiş. İçeri davet ediyor giriyorum.
-"Kızım geçmiş olsun iyisin ya şimdi?"
-"İyiyim teşekkür ederim." diyorum.
-"Emre de gelir az sonra aradım." diyor. Başımı kaldırıp gülümsüyorum.
-"Kahve yapıyorum?" diyor.
-"Olur."diyorum. Salonda tek kalınca kalkıp camdan dışarı bakıyorum. Bir kız oturmuş karşı kaldırıma bana bakıyor. Kahveler gelince yerime geçiyorum.
-"Kızım ben Emreyi hiç iyi görmüyorum karışmak niyetinde değilim ama en yakını sensin bildiğin bir şey var mı?"
-"Nasıl iyi görmüyorsunuz? Bildiğim bir şey yok." derken kapı çalıyor gelen Emre belimden kavrayıp sarılıyor.
-"Çiçeğim hoş geldin." diyor.
-"Hoş buldum." diyorum.
-"Hadi eve kapanmayalım. Dışarı çıkalım." diyor. Annesinin gitmeyin ısrarı kar etmiyor çıkıyoruz evden.
-"Ayıp olmaz inşallah annene."diyorum.
-"Olmaz çünkü ben sevgilimi çok özledim."diyor.
-"Sabah için özür dilerim. Ben..."
-"Önemli değil kapatalım mı konuyu ben sadece seni izlemek istiyorum."
-"Kapatalım olur." diyorum.
Avuç içinden öpüyorum. Benimsin demek bu benim lügatımda. Gülümsüyor saçlarıma karışıyor elleri.
-"Manzaram desem sana deniz küser mi bana?" diyor.
-"Küsülür mü sana hiç?" diyorum siyah gözlerinde kaybolarak.
-"Benden gitme olur mu?" diyor. Kaşlarımı çatıp bakıyorum.
-"Gidermiyim deli?" diyorum gülümseyerek. Arkamı döndüğümde pencereden gördüğüm kız hala orada oturuyor. Bu sefer baktığı ben değilim, sevgilime bakıyor. Ellerinden tutuyorum Emrenin.
-"Hadi gidelim artık kapıda dikildik kaldık." diyorum.
-"Olur kuşum daldık yine." diyor.
Arabaya bindiğimde kıza bakıyorum yine orada yok. Ne garip kız diye düşünüyorum. Emre kendi arabasıyla beni takip ediyor. Gideceğimiz yer belli. En sevdiğim balıkçı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?