Sabah Esranın evinde uyanıyorum. Geceye dair çok bir şey yok aklımda. Fena dağıtmış olmalıyız ki Esra tekli koltukta uyuyakalmış. Bir kahve yapıyorum kendime. Telefona bakınıyorum fakat bulamıyorum. Esranın telefonundan kendimi arıyorum ve telefon açılıyor. Kısa süreli bir şokun ardından cevap veriyorum.
-"Dün gece buldum bu telefonu ve birinin aramasını bekledim yoksa polise gidecektim bugün." diyor telefondaki erkek sesi.
-"Anladım nasıl alabilirim sizden telefonu?" diyorum.
-"Ben kafe işleten biriyim ve gün içinde çıkmam pek mümkün olmuyor. Gün içerisinde atacağım konuma gelip alabilirsiniz." diye cevaplıyor.
-"Olur. Konumu bekliyorum saolun." diyerek kapatıyorum. Çok geçmeden konumu atıyor. Esrayı uyandırmadan üzerimi giyinip çıkıyorum.
Kafeye girdiğimde adamın adını sormadığım aklıma geliyor. Ve çalışanlardan birine:
-"Buranın yöneticisi kim?" diye soruyorum. Beni yöneticinin yanına götürüyor. Hemen hemen benim yaşlarımda olduğunu tahmin ettiğim bu genç 1.80 boylarında kahverengi saçlı beyaz gömlekli, siyah kot pantolonlu biri... Yandan gördüğüm için yüz hatlarını tam seçemiyorum. Biriyle telefon görüşmesinde olan adam çalışanın beni söylemesiyle telefonu kapatıyor. Yüz hatları keskin, hafif kirli sakallı, gözlerininde ela olduğunu görmemle beynimdeki şekil tamamlanıyor. İlk tanıştığım insanları hep süzmüşümdür fakat dün gece tanışmışmıydık diye baya detaylı inceleme ihtiyacı duyuyorum. Ve sonunda tanışmadığımıza ikna oluyorum.
-"Merhaba sizinle mi telefonda konuşmuştuk bilmiyorum. Telefonumu almaya gelmiştim." diyorum. Cebinden çıkardığı telefonu bana uzatıyor.
-"Buyurun. Oturmaz mısınız?" diyor.
-"Teşekkürler, olur." diyorum.
-"Adınızı bahşeder misiniz?" diyor.
-"Eylül."
-"Ben de Aykut memnun oldum Eylül hanım. Ne ikram edelim size?" diyor.
-"Bir kahvaltı fena olmaz." diyorum gülümseyerek. Aykut siparişleri verirken bende telefonuma şöyle bir göz gezdiriyorum sonra kafamı kaldırıp:
-"Dün aynı ortamdaymışız demek ki." diyorum.
-"Evet öyleydi ben sizi görmüştüm ama telefonun size ait olduğunu bilmiyordum tabi. Mekanda bulunca da biri arar diye düşündüm. Aramasaydınız polise gidecektim." diyor.
-"Sizden aldığım daha iyi oldu, teşekkür ederim." diyorum. Sonra lafı toparlayıp:
- "Yani uğraşmamış olduk." diye ekliyorum.
-"Evet böyle olması daha iyi oldu." diyor. Etrafa bakınıyorum. Çeşit çeşit tablolar asılı duvarlarda...
-"Ne güzel mekanmış içim açıldı doğrusu." diyorum.
-"Öyle, görsellik önemli." diyor. Benim kahvaltım Aykutun da kahvesi geliyor.
-"Siz çalışıyor musunuz?" diyor. Çayımdan bir yudum alıp:
-"Benimde bir seram var." diyorum.
-"Aa çok güzel. Ziyaret etmek isterim bir gün. Tabi sakıncası yoksa." diyor ve meraklı gözlerle bana bakıyor.
-"Sakıncası yok her zaman beklerim." deyip cüzdanımı karıştırıyorum. Ve içindeki kartlardan bir tane alıp Aykuta uzatıyorum. Kartı inceleyip:
-"Aslında kafe için güzel canlı çiçekler istiyorum. Çok da anlamam bu işlerden. İşinin ehli biriyle tanışmam iyi oldu." diyor ve gülümsüyor.
-"Geldiğiniz zaman birlikte seçeriz. Yanlız her zaman serada olmayabiliyorum. Gelmeden önce ararsanız iyi olur." diyorum.
-"Olur tabi karttaki numara sizin mi?" diyor.
-"Evet kaydedebilirsiniz."diyorum. Saate bakıyorum ve:
-" Kahvaltı ve sohbetiniz için teşekkürler borcum ne kadardı? İşe gitmem lazım artık. "diyorum.
-" İkramımızdı borç falan yok. " diyor. Israr etsemde kabul etmiyor. El sıkışıyoruz ve kafeden çıkıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?