Duymamışcasına valize eşyaları doldurmaya devam ediyorum.
Yanıma yaklaşıp kolumdan tutuyor.
-"Kızım beni bir dinler misin?"
Kolumu ellerinden kurtarıp:
-"Hayır."diyorum.
-" Bak ben sana nasıl diyebilirdim zaten bir kaç kere görüştük kadınla çok önemli bir şey yok. " diyor. Tiksinerek bakıyorum suratına.
-" Aşk hayatın beni ilgilendirmiyor."diyorum.
-"Ne aşkı bu yaştan sonra Eylül ben senin babanın benimle böyle konuşma. Evden ayrılmanı istemiyorum."
-"Bak ne istediğin umrumda bile değil. Babamsan babam gibi davransaydın keşke. Sen benim kahramanımdın. Ne farkın kaldı şimdi diğerlerinden? Yanımda her şeyden habersizmiş gibi dolaştın haftalarca... Ben senin yüzünden kaza yaptım. Senin yüzünden." diye bağırırken buluyorum kendimi gözlerimden bir damla yaş akıyor. Elimin tersiyle yanağımdaki yaşı silip valizi kapatıyorum ve alelacele çıkıyorum odadan.
-" Ha bu arada dava açıyoruz boşanıyorsun annemden. "diye bağırıyorum ve kapıyı çekip çıkıyorum. Ve evin yolunu tutuyorum.
Yemek masasında herkes sessiz. Sessizliği bozarak:
-" Anne Emreyle bir ev beğendik yarın sende gör istiyorum. Emrenin de annesi gelecek."diyorum. Şaşkın ve gülümseyerek:
-" Olur. Ne çabuk. " diyor.
-" Öyle uzatmanın anlamı yok. Ben yarın seni alırım birlikte geçeriz. " diyorum.
-" Eşyalarını almışsın eve gittin heralde. "diyor anneannem.
-" Evet. "diyorum.
-" Babanı gördün mü? "diyor annem.
-" Evet. " diyorum.
-" Ne dedi? "
-" Önemsiz. Zırvaladı bir şeyler işte. Boşanacağınızı söyledim. " diyorum. Gözlerimi anneme dikiyorum tepkisini merak ediyorum. Yere diktiği gözlerini bana çeviriyor.
-" İyi demişsin."diyor.
-"Avukatla yarın konuşacağım. Çıkmışken o işide halledelim." diyorum.
-"Evleneceğin eşi iyi seç torunum. Üzülme sonra." diyor anneannem.
-"Seçtim... Şans birazda be tontişim. Niyetim mutluluk bakalım..." diyorum. Annem konuşmalardan rahatsız olmuşçasına sofrayı toplamaya başlıyor. Bende yardım ediyorum. Çok geçmeden telefonum çalıyor. Arayan Mert... Meşgule alıyorum. O da suçlu listesinde sonuçta. O da biliyordu her şeyi. Gün bitiyor, kendimi yorgunlukla yatağa atıyorum.
Ertesi sabah dinç bir şekilde uyanıyorum. Kahvaltı yapıp çıkıyorum evden. Seraya vardığımda ard arda biriken işleri azaltma niyetindeyim. Kahve molası dışında yoğun bir çalışma günü oluyor. Emrenin yanağımdan öpmesiyle son buluyor işler.
-"Hoş geldin sevgilim." diye sarılıyorum oturduğum yerden.
-"Hoş buldum çiçeğim çıkalım mı?" diyor.
-"Kahve yapayım çok acelemiz var mı?" diyorum. Saatine bakıyor.
-"Bir kahveye her zaman vakit var aşkım." diyor. Oturuyor. Kahve yapmak için içeriye geçiyorum. Emrenin bağırtısına geri dışarı koşuyorum. Mertin yakasına yapışmış.
-"Ne işin var lan senin burada?" diyor.
Aralarına girmeye çalışıyorum fakat nafile.
-"Eylül sen karışma." diyor Emre sertçe.
-"Mert ne istiyorsun?" diyorum.
-"Dayak istiyor." diye tıslıyor Emre.
Mertse gayet sakin tavırla:
-"Seninle konuşmak." diyor.
-"Konuşacak bir şey yok. Sorun çıkmasın git buradan." diyorum.
Emre bu lafımdan sonra sakinleşmiş şekilde yakasını bırakıyor Mertin. Ve belimi kavrıyor.
-"Bu yanındaki senden her şeyi gizlerken sana o cdyi gönderen benim. Onu affediyorsun beni niye dinlemiyorsun?" diyor Mert. Emre hiddetleniyor. Ve Mertin üzerine yürüyor.
-"Ulan şerefsiz sen miydin gönderen? Senin bizim aramızı bozmaktan Eylülü üzmekten başka bir amacın yok!" diyor. Araya giriyorum ve şaşkınlığımı üzerimden atıp:
-"Bunları bir cd parçasından değil senden öğrenseydim dinlenecek yanın olurdu. Emreyle olan ilişkim farklı seninle farklı. Herkese aynı olmak zorunda değilim." diyorum dişlerimi sıkarak.
-"Bırak güzelim kendini açıklamak zorunda değilsin buna. Sende git buradan elimden bir kaza çıkmadan." diyor Emre. Mert yıkılmış bir halde duruyor. Yanımıza yaklaşıyor ne olduğunu anlayamadan Emreye yumruk atıyor. Çığlık atıyorum. Emrede aynı hiddetle karşılık veriyor.
-" Seviyorsun dimi ulan Eylülü? "diye yumruk atıyor Emre Merte.
-" Kendimi bildim bileli seviyorum lan hemde. Benimle olmalıydı senin gibi biriyle değil. "diyor. Ve tekme atıyor Emreye. Bağırtım üzerine Esra geliyor. Ben Emreyi Esrada Merti tutuyor. Tutmaya çalışıyor desek daha doğru olur.
-" Yeter! Çocuk musunuz? " diye bağırıyorum. Merte dönüyorum.
-" Ne sevgisi ben sana o gözle asla bakmadım. Seninde baktığını bilseydim eğer..." diyorum.
-"Bilsen ne olurdu Eylül?" diye kesiyor sözümü. Emreyi işaret ederek:
-"Bunu bırakıp benimle mi olurdun? Bana o gözle değil hiç bakmadın ki be. Ben Emreyi dinledim hep senden. Sen beni hiç görmedin."diyor. Kendini toparlayıp:
-" Bak ben seni üzmek istemedim. Gerçekleri bilmek hakkındı. Artık arkadaş olamayacağımız aşikar zaten. Ben hep bir yerlerde olacağım." Derin bir nefes alarak Emreye dönüyor":
-"Gözünden tek damla yaş akarsa seni mahfederim." diyor.
Emreyi tutmakta zorlanıyorum. Kulağına eğilip fısıldıyorum:
-"Korkuyorum lütfen dur." diyorum. Elimi dahada sıkıca kavrıyor.
-"Sen Eylüle dua et lan it. Bende seni bir daha çevremizde görürsem mahfederim kaybol şimdi!" diyor.
-"Kendine iyi bak Eylül." diyor ve motoruna binip hızlıca uzaklaşıyor Mert. Olanların ve duyduklarımın şaşkınlığıyla bir Emreye bir Esraya bakakalıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?