-"Karşımda ağlayıp yalvaran bir kadını buraya getirmem mi suçum?"
-"Eylülü bu hale getiren kaltağı buraya getirmen suç!" diyor Esra.
-"Eylülü bu hale getiren Emre!"
-"Yeter susun artık." diyorum.
-"Bundan sonra o kadınla ilgilen." diyorum Mertin üzerine yürüyüp.
-"Sen iyi bir insansın Eylül eminim sakinleştiğinde o kızı anlaycaksın."
-"Sakinlikle alakası yok! Acıyayım mı ona? O acıdı mı bana? Ev tutmuştuk biz ev! Düşündü mü? Söz günü karşıma çıkacak kadar plancının teki o! Sen hele sen!" Derince nefes alıp dolu gözlerle:
-"Sen benim neler yaşadığımı bile bile nasıl getirirsin onu karşıma?"
-"Gerçek yüzünü gör o piçin diye!" bağırıyor.
-"Ya yüzü mü kaldı! Kafasına attım ben onun yüzüğü! Daha ne istiyorsun? İyice bileneyim ikisini de öldüreyim mi istiyorsun?" diye ağlamaya başlıyorum.
-"Çok özür dilerim." diyerek sarılıyor Mert.
-"Eylül çok özür dilerim. Ben düşünemedim aptallık ettim. Canımın içi ağlama."
Dışarıdan kızın bağırtısını duyuyoruz. Bunun üzerine dışarı çıkıyoruz. Emre kızı kolundan yerde sürüklüyor. Mert koşup kızı Emrenin elinden alıyor.
-"Sana kurtul o piçten demedim mi?" diye bağırıyor kıza. Koşup Emrenin kolundan tutuyorum. Bana bakıyor:
-"Ağladın mı sen? Bunun yüzünden mi? Öldüreceğim seni ya!" diyerek kızın üzerine yürüyor. Kız hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
-"Mert götür şu kızı buradan!" diye bağırıyorum. Mert kızı apar topar arabaya bindiriyor, gidiyorlar.
-"Çok özür dilerim." diye dizlerinin üzerine çöküyor ve dizlerime kapanıyor Emre.
-"Hangi biri için?" diyerek akan gözyaşlarımı elimin tersiyle siliyorum.
-"Ben ona aldırmasını söyledim. Yemin ederim onunla görüşmüyorum Eylül. haberim yoktu geleceğinden. İyi ki karşılaştım burada onunla. Buraya gelip sana söyleyeceğini bilseydim eğer..."
-"Bilseydin ne yapacaktın Emre? Dediğin gibi öldürecek miydin onu. Hem onu hem de bebeğini."
-"Senin gözünden bir damla yaş akıtanı öldürürüm gerekirse Eylül. Bebek deyip durma. Ben senden başkasından çocuk falan istemiyorum."
-"Emre biz diye bir şey yok artık. Çocuğu istemiyorsan da hiç kimseye böyle davranmaya hakkın yok! Düşün yakamdan artık!" diyerek içeri gitmek istiyorum. Dizlerimden tutup ağlamaya başlıyor. Dizlerimin üzerine çöküyorum.
-"Ben ağlatmadım seni sil gözünün yaşını." diyorum.
-"Ben senin ağlamana sebep oldum ama. Eylül ben sensiz nefes almak istemiyorum. Sensiz bir hayat istemiyorum."
-"Olmaz artık Emre. Kendini toparla. Sen böyle bir adam değilsin. Sen kötü biri değilsin tamam mı?" diye kendimi onu teselli ederken buluyorum. Başını ellerimin üzerine koyup ağlamaya devam ediyor.
O sırada Aykutun arabasının yanımıza yanaştığını fark ediyorum.
-"Dayak arsızı mısın lan sen?" diyerek Emreyi yakasından çekerek ayağa kaldırıyor.
-"Aykut dur." diyorum.
-"Öldür beni ya." diyor Emre bitkin bir şekilde.
Aykut elini beline götürüyor.
-"Aykut!" diye bağırıyorum. Bunun üzerine Emreyi bırakıyor.
-"İçeri gir." diye bağırıyor bana Aykut.
-"Ona bir şey yapmayacağım içeri gir." diyor ardından.
Arkamı dönüp yavaş adımlarla içeri giderken duyduğum silah sesiyle olduğum yere çöküyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eylül
General FictionEylülü ve onun çevresinde şekillenen bir garip olaylar silsilesini beraber çözmeye ne dersiniz?