Karakol

216 14 15
                                    

       Sabahın köründe telefon mu çalar yahu? diye söylenirken tek gözüm açık komidinin üzerinde ki telefonu bulmaya çalışıyordum. Saat 6.00 ve arayan tanımadığım biri numara...Merakla açıyorum:
-"Alo?"
-"Eylül benim Emre karakoldayım beni gelip alır mısın?"
    Evden nasıl fırladığımı bilmiyorum sabaha karşı olduğu için yolun boş olması büyük şans. Karakola geldiğimde koşuculara taş çıkardığım söylenebilir. O hızla koşarken biri dikkatimi çekiyor duruyorum. Mert bu. Çocukluk arkadaşım... O da beni görüyor...
-"Eylül ben... gerçekten üzgünüm."
diyor.
-"Ne için üzgünsün Mert anlamıyorum." diyorum o sırada biri beni kolumdan geri çekiyor ve Mert'e kafa atıyor. İnanamıyorum Emre bu!
Polisler ve benim araya girmemle zor ayırıyoruz.
-"Ulan sen hala akıllanmadın mı yediğin dayak yetmedi mi defol!"diye bağırıyor Emre.
   Polislere yalvar yakar iki tarafında şikayetçi olmaması üzerine çıkıyoruz karakoldan. Emreyi sürüklüyorum desem yeridir.
-" Neler oluyor anlatacak mısın senin Mertle ne derdin var hayatında iki kere anca gördün benim yanımda. " diyorum. Bana doğru dönerek kızgın bakışlarla...
-"Bin arabaya Eylül sonra konuşuruz!" diye bağırıyor.
  Arabaya binerken Mertin sesini duyuyorum.
-"O yanındaki ite güvenme Eylül seninle ayrı konuşacağım." diyor. Benim bir şey dememe fırsat kalmadan Emre arabayı Mertin üzerine doğru sürüp son anda çığlıklarım sayesinde direksiyonu kırıyor ve karakol otoparkından sağ salim çıkabiliyoruz.
-"Emre bu ne sinir ne oluyor?" diye kontrolümü kaybetmiş bir şekilde bağırıyorum. Sertçe fren yapıyor ve:
-"Sen o p*çin sözüne mi takılıp bana hesap soruyorsun?" diyor.
-"Neler olduğunu anlamaya çalışıyorum Emre karakolda ne işin vardı?"
-"Alkollüydüm dışarıda bir mekandaydım geldi bana çattı ileri geri konuştu bende karşılık verdim sonuç burası." diyor ve gözlerime bakıyor. Sanki az önce gürleyen adam o değilmişcesine iki eliyle yüzümü kavrıyor. Ve sözlerine devam ediyor:
-"Ben böyle bir adam değilim biliyorsun bunu sana bağırdığım içinde özür dilerim." diyor.
   Başımı sallayarak onaylıyorum sadece ve camdan dışarıyı seyrediyorum. Gün ayıyor.
-"Sakin kafayla bunu sonra konuşacağız Emre bey." diye iniyorum arabadan. O da kendi evinin kapısına yanaşıyor ve:
-"Tamam güzelim." diyerek içeri giriyor.
    Arabaya binip evin yolunu tutuyorum. Saat sabahın  yedisi ve ben altımda pijamayla dışarı çıkmışım yeni fark ediyorum... Eve gelince ilk işim Mert'i aramak oluyor. Fakat telefonu kapalı... Emrenin anlattığı gibiyse Mert neden böyle konuştu bilmiyorum. Bu düşünceler kafamda gezinirken koltukta uyuyakaldığımı üzerime çıkan kedim sayesinde fark ediyorum.
     Saat 8.00 ılık bir duş alıp hazırlandıktan sonra seraya gidiyorum. Emre aramış bir kaç kez bakmak gelmiyor içimden. Ellerinde poğaçalarla kapımın önünde oturuyor.
-"Ah serserim." diye sarılıyorum.
-"Telefonu açmayacaksın tamam poğaçayıda mı yemeyeceksin?" diye masumca bakıyor.
-"Poğaçayı ayrı seni ayrı severim. Çay koyuyorum." diyorum.
-"Olur kuşum." diye boynumdan öpüyor.
   Çayları yudumlarken:
-"Anlat bakalım." diyorum.
-"Anlattığım gibi işte annemle atıştık kafa dinlemeye çıktım orada denk geldik ve sonrası bildiğin gibi." diyor.
Telefonum çalıyor ve ekranda Mert'in aradığını görüyoruz Emreyle. Sinirli bir bakış atıp ayaklanıyor.
-"Birde o anlatsın istersen!" deyip kapıyı çarparak çıkıp gidiyor. Bir elimde telefon kalakalıyorum.

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin