Yeni yılın bir diğer kitabı da görücüye çıktı :)
2020 yılı şubat ayı itibari ile düzenli yayınlanmaya başlayacak olan kitabımızın ilk bölümü ile karşınızdayım.
İyi okumalar dilerim...
Tuğçe kızımızdan anlatım...
Ne çok isterdik değil mi?
Peri masallarından oluşan bir hikayenin içinde yer almak. Zalim bir cadı bize kan kustursun ama beyaz atlı prensim bir gün beni katıldığım bir baloda kaçarken ayağımdan çıkan ayakkabı ile beni bulsun ve mutlu sonla bitsin yaşam. Çektiğin her türlü çileye değsin yaşamın ve o günleri hatırladığında sadece burukça bir tebessüm olsun yüzünde.
İşte gerçek hayat öyle değildi. Bu düşüncelere bile izin verilmeyen insanları tanımıştık. Gökyüzü yasaktı mesela, yağan yağmuru izlediğimiz ve yakalandığımız an aç kalırdık. Cezamız belliydi açlık ve soğuk ile terbiye edilenlerdendik. Annem ve babam kim bilmiyorum. Bilmek ister miyim? Asla!
Bir kadın dokuz ay on gün hamile kalıp, her anını karnındaki canı ile yaşarken nasıl olur da onu doğurduğu gün yalnızlığa mahkum eder?
Bunu yıllarca düşünmüş ama bir türlü cevabını bulamamıştım. Şimdi ise beni daha yedi yaşında o cehennem yuvadan kurtaran ailemin yanında, bana verdikleri odada sıcacık yatağımda uzanıp yine o lanet günleri düşünüyordum. İnsan ne kadar kurtulmaya çalışsa da başaramıyordu bazen. Yedi yaşıma kadar yediğim onca dayak, onca aç ve sussuz kaldığım gece varken unutmayı nasıl başarabilirdim ki?
Sıkkın bir soluk alıp yatağımdan kalktım ve o günlerin bir korku kalıntısı olan yatağı hemen topladım. Eğer ki bunu her sabah yapmazsam falaka ile dayak yer, bir de tüm gün boyunca karanlık ve soğuk kömürlükte aç bir halde fareler ile arkadaşlık yapardın. Annem yani beni evlat edinen kadın Seray hanım pamuklara sarmış, ölen kızının acısını benim varlığımla gidermişti.
(Caroline Labouchere - Seray Aziz)
Oysa ben hiç anne hayal etmemiştim ki. Geceydi benim annem, karanlık ve soğuk odalardı anne dediğim varlığın kolları. Yağmurdu şefkati ve ıssızlığıydı en büyüleyici sesi.
Yirmi yıldır alıştığım ne varsa anne diyebildiğim hepsini yıkıp değiştiren Seray hanımın şefkati olmuştu.
Türkay bey babam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
General FictionKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...