#not

793 103 43
                                    

Barış'ın ellerinin neden kan olduğunu anlamamıştım. Ama şu an bunu düşünmeyecektim. Hepimiz yanına çöktük. Kanlı ellerini tuttum ve ellerimin kan olmasına izin verdim.

"Barış lütfen uyan." diye yalvardım.

"Uyanır şimdi korkma." dedi Yusuf. Kafamı salladım.

Barış'ın yanında oturmuş bekliyorduk. Hiç birimiz ses çıkarmadan sadece öyle oturuyorduk. Ne konuşacaktık ki? Barış yavaş yavaş gözlerini açmaya başladı.

"Barış." dedim ve hemen ona sarıldım.

"Ah." dediğinde geri çekildim."Başım çok ağrıyor."

"İyi misin kardeşim?" dedi Taha.

Barış kafasını sallayınca onu ayağa kaldırdılar. Bir koluna ben diğer koluna Yusuf girmişti. Önümüzde de Taha yürüyordu.

"Şerefsiz." diye söylenen Yusuf'a döndüm.

"Ne oldu?" dedim.

"Pezevenk leblebilerimi almış." dedi ciddi bir şekilde.

Taha ve ben gülerken Barış sadece sırıtıyordu. Bu çocuğa hediye falan alırsam bir koli leblebi alırdım. Net.

"Çok yoruldum. Artık kamp alanına dönelim." dedi Barış.

"Haklısın." dedi Taha.

Bu sefer sesimi çıkartmadım. Çünkü cidden haklılardı. Zaten Barış'ın başı ağrıyordu. O böyle arayamazdı onları.

Barış'ı benim çadıra soktuk. Hemen uykuya daldı. Taha ve Yusuf'ta bir çadırda kalmaya karar verdiler. Çadıra girdim ve başımı yastığa koyar koymaz uyudum.

---------

Uyandığımda saat öğlen iki olmuştu. Barış da hala uyuyordu. Esnedim. Gözlerim çok yanıyordu. O anda Barış'ın yanında yatan kişi dikkatimi çekti.

"Yiğit!!" diye bağırınca ikisi de bir anda sıçradılar.

"Ne bağırıyorsun kızım?" dedi Barış yattığı yerden doğrulurken.

"Yanına bak." dedim kocaman gülümsemeyle.

"Oha lan Yiğit gelmiş." dedi o da sevinçle.

"Artık susun." dedi Yiğit ve yastığa daha çok sarıldı.

Anlaşılan çok uykusu vardı. Ona karışmadan çadırdan çıktım ve Yusuf'ların çadırına girdim. Hala uyuyorlardı.

"Yiğit'i buldum. Kalkın!" diye çığlık attım.

İkisi de aynı anda "Hani, nerede?" diyerek yattıkları yerden doğruldular.

"Benim çadırda." dedim.

"Nasıl?" dedi Yusuf gözlerini ovalarken.

"Uyandığımda Barış'ın yanında uyuyordu."

"Kendisi mi gelmiş yani?" dedi Taha.

"Ne bileyim? Belki kaçıran adam getirip koymuştur." dedi gülerek.

"Of Buse." dedi Taha.

"Neyse ya. Hadi kalkın kahvaltı edelim. Sonra Kaan'ı bulacağız."

"Kanka bence bekleyelim. Kaan kendisi gelsin." dedi Yusuf.

"Of." dedim ve çadırdan çıktım.

Yiğit ve Barış oturmuş kahvaltı ediyorlardı. Bu ne ya? İnsan bekler biraz. Arkadaşlarımda gelsin beraber başlayalım. Ama yok bunlarda böyle bir şey.

Bunlar grupça kabalar. Yusuf hariç. O bana leblebi veriyor. Bence çok kibar. Ben olsam vermem dermişim. Tabi ki veririm. Göz hakkı denen bir şey var sonuçta.

Taha ve Yusuf'ta geldi. Onlarda oturunca bende kahvaltı etmeye başladım. Ben saygılı insanım sonuçta.

"Ee Barış senin olayın nasıl oldu?" diye sordu Yiğit.

"Kanka Taha'nın arkasından giderken biri ağaçtan indi ve ağzımı kapattı. Sonrada beni ağacın üzerine çekerek bayılttı." dedi.

"Beni de öyle yaptı." dedi Yusuf. "Sonra uyandığımda biraz yürüdüm ve Buse'yi gördüm."

"Valla şaşırmayın ama beni de ağaca çekti." dedi Yiğit.

"Oha ama." dedim şaşkınlıkla. "Bir tek beni çekmemiş ağaca."

"Sıkıntı yapma kanka. Kaan'ı bulalım ben seni ağaca çekeceğim." dedi Yusuf.

"Beni de çekmedi." dedi Taha.

"Ne yani seni de mi çekeyim?" diyince Yusuf hepimiz kahkaha atmaya başladık.

"Ee sen nasıl geldin?" diye sordum Yiğit'e.

Hepimizin yüzüne teker teker baktı. "Beni bayılttı. Evet ve uyandığımda sizin yanınızdaydım." dedi.

"O mu bırakmış?" dedi Barış şaşkınlıkla.

"Büyük ihtimalle."

Barış hızla ayağa kalktı ve çadırıma koştu. Biz de peşinden koştuk. Ne yapıyordu bu böyle? Çadıra girdi ve bir şey aramaya başladı.

Hepimiz ona anlamayarak bakıyorduk. Hem her tarafı da dağıtmıştı. Yiğit'in sabah üstünde olan hırkasını aldı ve ceplerini karıştırmaya başladı. 

Bir anda durdu ve elinde düzgün bir şekilde katlanmış not kağıdıyla bize döndü.


Eveeet bu bölümde böyleydi. Umarım beğenirsiniz. 

Oy vermeyi unutmayınn.

Katil Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin