Bu bizim dünyamızdı ve burada her şey bizim istediğimiz gibi olmalıydı.
-TUĞRA-
Evden sinirle çıktım ve bizim mekana doğru yürüdüm. Buse'nin bileklerini öyle görünce sürekli sinirim tepeme çıkıyordu.
Mekana girdiğimde Arda ve Buğra'yı sigara içerken buldum. Arda benim halamın oğluydu aynı zaman da Buse'nin de.
"Oğlum içim parçalanıyor ya." dedim ve kendimi koltuğa attım.
"Niye?" diye sordu Arda.
"Buse'nin bilekleri çok kötü lan." dedim ve bir sigara yaktım.
Buğra sessizce oturmuş çıt çıkarmıyordu. "Konuşsana." dedim.
"Ne konuşayım?" dedi durgunca.
Aga o da pişmandı işte ama hala Buse'ye acı çektirmenin peşindeydi. Of Buse öğrenirse ben onun yüzüne nasıl bakacaktım?
"Aga öğrenirse affetmez bizi." dedi Arda bana bakarak.
"Bırakın affetmesin gerizekalı." dedi Buğra nefretle.
Buse'den o kadar çok nefret ediyordu ki onu öldürmemek için kendini çok zor tutuyordu. Önce acı çektirip sonra öldüreceğini söylüyordu.
"Buğra gel vazgeçelim."dedim.
"O ölecek." dedi tehditkar bir ses ile.
Gözlerinin içine baktım ve gözlerinin dolmasını izledim. Buse'yi seviyordu işte. Niye zarar veriyordu? Çık karşısına anlat işte.
"Boynu nasıl?" diye sordu Arda.
"İnce bir çizik var sadece." dedim.
"Bende görmeye mi gelsem?"
"Hayır." dedi Buğra.
"Of." dedim ve sinirle ayağa kalkıp odanın içinde volta atmaya başladım.
Ne olacaktı bizim sonumuz böyle? Buse ölürse içim rahat edecek miydi? Buğra'nın nefreti bir gün sönecek miydi?
Tam ağzımı açtım bir şey söyliyecektim ki Buğra konuştu. "Tuğra, Buse hakkında konuşmaya geldiysen konuşma. Onun adını almayın ağzınıza benim yanımda!" diye bağırdı ve önündeki bardağı duvara fırlatarak paramparça etti.
Daha sonra paramparça ettiği bardağı gösterdi. "Bakın bu haldeyim. Birleştirebilir misiniz onu?" dedi ve gözünden bir damla yaş düştü.
"Tamam Buğra sakin ol." dedi Arda.
"Sakin falan olamam. Buse ölecek. O varken yaşayamıyorum." dedi ve odadan çıktı.
Ne olacaktı bu çocuğun hali? Kendini kandırıyordu. Gerçi biz de bu yolda ona yardım ediyorduk ama neyse.
Buğra durmayacaktı ve Buse'nin dünyasını yıkmaya devam edecekti.
-BUSE-
Odamdan çıktım ve aşağıya indim. Amcam çağırmıştı ve biraz benimle vakit geçirmek istemişti. Odaya girdiğimde Tuğra abim de amcamın yanına oturmuştu.
Bende diğer yanına oturdum ve televizyona baktım. Güzel bir filme benziyordu. Gözlerim Tuğra abime kaydığında gözleri benim üzerimdeydi.
Niye böyle bakıyordu acaba? Her neyse. Bileklerime bakıyordur ve sebebini merak ediyordur. Of sorarsa hiç uğraşamam.
Film bitmişti ve bahçede oturmuş müzik dinliyordum. Hava esiyordu ama umurumda değildi. Yanıma Tuğra abimin oturduğunu fark ettim ve ona gülümsedim.
"Bileklerine ne oldu?" diye sordu.
"Önemli bir şey değil." diyerek geçiştirdim.
"Emin misin?" diye sordu.
Kafamı salladım. Yanımdan kalktı ve içeriye girdi. Sonunda her şey yoluna giriyordu. Yıkılan dünyam inşa ediliyordu.
Kardeşlerim vardı kalamazdım tek...
Aklımdan geçen bu cümle gülümseme sebep oluyordu. Annem ve babam yoktu artık ama kardeşlerim vardı.
Her şeye rağmen yaşamayı seçmiştim ben. Telefonuma mesaj gelince dikkatimi ona verdim.
Adam: Gülümse.
Ona cevap yazmadan ilk önce gülümsedim.
Ben: Gülümsedim.
Adam: Gülümsedin mi?
Ben: Binlerce kez gülümsedim :)
Bu diyalog deniz kenarında da gerçekleşmişti ve benim çok hoşuma gidiyordu. Bu bizim dünyamızdı.
Yusuf,Yiğit,Taha,Barış,Arya,Kaan ve son olarak ben.Bu bizim dünyamızdı ve burada her şey bizim istediğimiz gibi olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil Kim?
HorrorCehennemin ortasında cennettin çocukları... Karanlık da yürümekten korkmayan aydınlığın çocukları Kanlarla dolu bir semtin ortasında kalmış 7 genç. Ailelerinden herkesi teker teker kaybediyorlar. Her geçen gün nefes almakta zorlanıyorlar. Tebessümle...